Liman Güçlendirme Yöntemlerine Genel Bir Bakış
Limanların nasıl güçlendirileceği konusunda bazı yöntemler bulunmaktadır. Bu yöntemler, öncelikle limanın fiziksel olarak yenilenmesini içerebilir. Ayrıca teknoloji ve altyapının yükseltilmesi, operasyonel süreçlerin hızlandırılması ve emniyet önlemlerinin iyileştirilmesini kapsayabilir. Fiziksel yenileme, yapısal değişikliklerin yanı sıra teknoloji ve teçhizatların da yenilenmesi anlamına gelebilir. Aynı zamanda, iş operasyonlarını hızlandırma, daha hızlı ve daha etkili iş yapabilme yeteneğini artırabilen stratejileri de içerir. Limanlar, ticaret ve endüstri için son derece kritik öneme sahip yapılardır. Bu nedenle güçlü ve etkili liman güçlendirme yöntemleri, ekonomi ve topluma büyük katkılar sağlar.
Türkiye’de Limanların Stratejik Önemi ve Modernizasyon İhtiyacı
Türkiye’de limanların dayanımının ve altyapısının geliştirilmesine yönelik acil bir ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemizde uluslararası ticaretin can damarları konumunda olan limanlarımız, ekonomimizi destekler. Rekabet gücü kazanma konusunda kilit bir rol oynar. Günümüzde artan ticaret hacmi ve lojistik talepleri karşısında, limanlarımızın kapasitesini ve teknolojisini güncellemek kritik bir hal alıyor. Aynı zamanda güvenlik, çevre koruma ve iş güvenliği standartlarının da dikkate alınması gerekir. Bütün bu faktörler, limanlarımızın modernize edilmesi ve yatırım yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu yatırımların ekonomiye büyük katkı sağlayacağı öngörülmektedir.
Doğal Etkenler ve Deprem Riski Altında Liman Güçlendirme
Türkiye, çok uzun bir kıyı şeridine ve önemli limanlarına sahip olduğundan, burada stratejik bir konumda bulunmaktadır. Uzmanlara göre, devamlı gemi trafiği ve çevrenin etkisiyle liman altyapısında zamanla bir yıpranma yaşanıyor. Bu nedenle, limanların güçlendirilmesi zorunlu hale gelmektedir. Tuzlu deniz suyu, devamlı dalga etkisi ve büyük ölçekli deprem gibi faktörler, limanların yapılarında ciddi sorunlar oluşturabilmektedir. Son örnek, 6 Şubat 2023’te gerçekleşen ve İskenderun’daki limanlarda büyük hasara neden olan Kahramanmaraş depremidir. Bu tür olaylar, liman operasyonlarında aksamalara ve yapılarda ciddi hasarlara neden olabilir. Bütün bu olaylar ise neden limanların daha güçlü hale getirilmesine ihtiyaç duyulduğunu bir kez daha gösteriyor.
Eğer yapılar çok güçlü inşa edilmezse, uzun süre hizmet veremezler. Bu deniz yapılarının güçlendirilmesiyle, limanlarda meydana gelebilecek büyük çaplı kazaların önüne geçilmektedir. Örneğin, fırtınalar, sel ve depremler gibi doğal felaketler karşısında, güçlendirme çalışmaları limanlarımızı daha dayanıklı bir hale getiriyor. Bu çalışmalar, aynı zamanda can ve mal güvenliğini sağlamayı da hedefler. Bu nedenle, mühendislerin liman yapılarını güçlendirme çalışmaları büyük önem taşır.
Liman Güçlendirme Projelerinde Karşılaşılan Zorluklar
Liman güçlendirme çalışmaları sırasında birçok zorlukla karşılaşılabilir. Bu gibi projelerin başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi için, bunlara karşı alınabilecek önlemleri anlamak önemlidir. Ayrıca bu tür sıkıntıları ortadan kaldırmada kullanılan yöntemleri bilmek gerekmektedir.
Liman Yapılarındaki Deformasyonlar ve Riskler
Limanlar, deniz ve kara ulaşım yollarının birleştiği önemli bir geçiş noktasıdır. Bu durumdan dolayı liman yapıları ağır bir yüklenmeye maruz kalır. Zaman geçtikçe ise yapı elemanlarında çeşitli deformasyonlar oluşabiliyor. Özellikle betonarme yapı elemanlarında korozyon sorununun olması oldukça tehlikelidir. Örneğin, deniz suyundaki klor iyonları donatı çubuklarına ciddi ölçüde hasar vermektedir. Bu durum da betonun üzerinde oluşabilecek çatlaklara yol açıyor. Rıhtım altı betonlarda ise parçalanma ve donatıların aşınması, sıklıkla rastlanan bir problemdir. Dolayısıyla bu tür yapısal deformasyonlarda taşıma gücü ve yapısal bütünlükte kayıp oluşması kaçınılmazlaşıyor. Öte yandan rıhtımlara yanaşan gemilerin çarpma etkisi mekanik hasarlara da neden oluyor. Üstelik ülkemiz gibi bir deprem kuşağında yer alan bir ülkede bu konunun önemi daha da artıyor. Depremler rıhtım duvarlarını veya kazık temellerini ciddi manada etkileyebiliyor.
Marmara’da beklenen olası bir depremin, Haydarpaşa gibi kritik limanları önemli ölçüde etkileyebileceği öngörülmektedir. Dolayısıyla, bu tür yapılarda rutin kontroller önem kazanıyor. Uzmanlar, limanlardaki kazıkların ve yapısal elemanların birleşim noktalarını oldukça detaylı bir şekilde inceler. İnceleme sırasında betonun dayanıklılığı, alttaki zeminin oturmuş olması ve pas gibi faktörler göz önünde bulunduruluyor. Bu değerlendirmeler yapıların dayanıklılığını artırmaya doğrudan katkı sağlıyor. Elde edilen veriler ışığında, hangi bölgelerin güçlendirilmesi gerektiği belirlenip bir plan hazırlanıyor. Bu şekilde önlemler alınıyor ve limanların daha sağlam hale gelmesi amaçlanıyor.

Sualtı Liman Güçlendirme Teknikleri ve Malzemeleri
Sualtı liman güçlendirme projelerinin başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için bazı tekniklerin ve malzeme türlerinin kullanılması gerekir. Bu sualtı güçlendirmenin amacı, liman yapısında oluşabilecek hasarları en aza indirmektir. Deniz suyunun korozyon etkisini azaltmak ve yapının hizmet ömrünü uzatmak için kullanılan tekniklerden biri, uygun malzeme seçimidir. Betonarme yapıların dışında özel kaplamalar da kullanılmaktadır. Ayrıca güçlendirme işlemlerinde sürtünme kuvvetini artırarak yapının dayanıklılığını artıran malzemelere başvurulmaktadır. Sualtı liman güçlendirme işlemlerinde farklı türde malzemenin kullanım nedeni, çeşitli faktörlere bağlıdır. Örneğin, yapının maruz kaldığı su baskısı, kullanılan malzemenin dayanıklılığını etkiler. Bu nedenle malzeme seçimi yapılırken bu faktörler dikkate alınmalıdır. Sualtı liman güçlendirme projelerinde uzman ekiplerin ve teknolojik ekipmanların kullanılması büyük önem taşır. Bu projeleri başarılı şekilde gerçekleştirebilmek için, uzun yıllar deneyim sahibi olan firmalarla işbirliğine gitmek gerekmektedir.
Mühendisler, zorlu su altı ortamına karşı liman yapısını daha dayanıklı hale getirmek ve su altı bileşenlerinin bütünlüğünü sağlamak için çeşitli teknikler geliştirmektedir. Bu tekniklerden en çok kullanılanlar arasında şunlar sayılabilir: özellikle su altında çürümenin ve aşınmanın önüne geçmeyi amaçlayan uygulamalar ve liman yapılarının su altı koşullarına dayanıklı olarak güçlendirilmesi.
Kazık Ceketleme Yöntemi
Kazık ceketleme, hasarlı kazıkların çevresine koruyucu bir tabaka oluşturma sürecidir. Bu yöntemde, özel bir kalıp beton veya çelik kazığın etrafına yerleştirilir. Ardından, bu kalıp ile kazık arası doldurulmaktadır. Sonuç olarak, kazık tekrar güç ve dayanıklılık kazanır. Özellikle deprem riski yüksek bölgelerde, sismik güçlendirmede bu yönteme sıkça başvurulmaktadır. Uzman ekipler, yapıya ait bütün bütünlüğü korurken, aynı zamanda yeni yüklenmeleri destekleyerek kazıklara ek dayanıklılık kazandırır.
Fiber Takviyeli Polimer (FRP) Sarma
FRP sarma yöntemi, fiberglas takviyeli polimerlerin (FRP) çeşitli endüstriyel uygulamalar için sarılması süreci olarak açıklanabilmektedir. Bu yöntem, boruların, tankların ve diğer sıvı saklama konteynerlerinin imalatında yaygın olarak kullanılmaktadır. Esnek ve güçlü olan FRP malzemesi, sarılma işlemiyle şekillendirilmektedir. Yüksek basınç ve kimyasal direnç gereken yapılara uygulanabilecek dayanıklı bir yapı oluşturur. FRP sarma yöntemi, endüstriyel ihtiyaçlar için etkili ve ekonomik bir çözümdür.
Fiber takviyeli polimer sarma işlemi, oldukça dirençli kompozit kumaşların belirli bölgeleri sarmasıyla yapılmaktadır. Bu kumaşlarda kullanılan karbon, cam veya aramid lifleri korozyona karşı oldukça dayanıklıdır. Uygulama aşamasına geçmeden önce dalgıçlar tarafından yüzey tamamen temizlenmektedir. Midye, yosun benzeri oluşumlar ve gevşek beton artıkları temizlenir ve yüzey hazırlanmaktadır. Bir sonraki aşama da yüzeyin özel epoksi reçinesiyle kaplanmasıdır. Bu epoksi daha sonra karbon fiber kumaşla sarılmaktadır. Islak sarma yöntemiyle yerleştirilen bu kumaşların sabitlenmesi esnasında, epoksinin akıntıdan etkilenmemesi için yüzey PVC ile korunmaktadır. Bu koruma birkaç gün boyunca devam eder. Yöntemin bir avantajı yapıya fazla yük bindirmemesidir. Sonuç olarak korozyona ve deniz suyuna karşı güvenli bir koruma sağlar.
Sualtı Betonlama ve Enjeksiyon Teknikleri
Sualtı betonlama ve enjeksiyon, su altındaki yapıların yapımını veya onarımını içerir. Bu süreç, özellikle suyun altında betonlama işi yaparken karşılaşılan zorlu koşullar nedeniyle oldukça zordur. Enjeksiyon tekniği ise, su altındaki yapıların güçlendirilmesinde kullanılmaktadır. Su altında yapılan işlemlerin kalitesi, yapıların uzun yıllar güvenli ve dayanıklı olmasını sağlamak için çok önemlidir.
Rıhtım duvarlarında zaman içinde oluşan çatlaklar genellikle özel harçlarla dolduruluyor. Bu amaç için genellikle çimento esaslı sualtı harçları veya dayanıklılığı yüksek epoksi reçineleri tercih ediliyor. İnce ve dar çatlaklar için basınçlı epoksi enjeksiyonu uygulaması tercih ediliyor. Bu metot, hem çatlağın içini doldurur hem de su geçirmezlik sağlayarak sızıntıları engeller. Daha büyük ölçekteki hasarlarda ise tremi yöntemi kullanılıyor. Tremi tekniğinde beton, bir boru (tremi) vasıtasıyla suyla temas etmeden doğrudan uygulanacak noktaya iletilmektedir. Bu sayede beton, sıvı haldeyken suyla temas etmiyor. Böylece betonu suya dökmeden, kalıp içerisine alabiliyor ve sonrasında da maksimum seviyede sertleşme sağlayabiliyor. Çok büyük rıhtım onarım projelerinde bu metotların uygulanması gayet önemlidir. Örneğin, bir büyük rıhtım onarım çalışması için 1.850 metreküp beton dökmek gerekebilmektedir. Özellikle bu tip büyük onarımlarda kullanılmakta olan kimyasal katkılar içeren özel beton, suya karşı dayanıklılığını artırır. Su altında bile priz alarak yapının dayanıklılık seviyesini oldukça yükseltir.
Çelik Plaka ve Profillerle Güçlendirme
Taşıma gücünü kaybetmiş olan çelik parçaları yeniden güçlendirmek için ekipler, onlara yeni çelik levhalar kaynaklayarak güçlendiriyor. Bu iş için uzman olan dalgıç kaynakçılar su altında özel elektrotlar kullanarak görevini yerine getiriyor. Var olan yapıya ise yeni çelik plakaları ya da çelik profilleri monte ediyorlar. Bu sırada her şeyden önce işin kalitesine çok dikkat ediliyor. Aynı zamanda sualtı kaynak standartlarına uyulmasına önem veriliyor. Özellikle Amerika Kaynak Topluluğu (AWS) D3.6 standardı gibi kurallar göz önünde bulunduruluyor. Bu şekilde hem dayanıklı hem de sağlam bir yapı oluşturmayı başarıyorlar.
Katodik Koruma Sistemleri
Katodik koruma, metal yapılarda korozyonu önlemek için kullanılan bir yöntemdir. Temel olarak, bu metotta metalin doğal olarak oksitlenerek aşınmasını önlemek amaçlanmaktadır. Katodik koruma özellikle su altında, toprakta veya diğer yüksek korozyon riski bulunan ortamlarda kullanılmaktadır. Boru hatları, su tankları ve diğer metal yapılar için yaygın olarak uygulanır. Bu yöntemle, koruma altında olan metal, daha az soy bir metal tarafından koruma altına alınır. Örneğin çelik bir yapının galvanik bir pil oluşturmak için titanyum veya bakırla birleştirilmesi gibi. Sonuç olarak, daha az soy olan metal (anot) korozyona uğrarken, asıl metalin (katot) korunması sağlanır. Bu sayede, daha değerli metal yapıların ömrü uzatılırken, bakım ve onarım gereksinimleri azalır.
Metal yapılar, özellikle suya maruz kalan veya nemli ortamlarda bulunanlar, korozyon tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu probleme karşı alınan tedbirlerden biri, katodik koruma sistemlerini devreye sokmaktır. Bu sistemlerde genellikle çelik kazıklara çinko veya alüminyumdan yapılmış anotlar takılarak kazık korunmaya çalışılmaktadır. Anotlar, korunacak metale göre daha aktif oldukları için öncelikli olarak kendileri korozyona uğrar. Bazı projelerde ise kazıkların daha fazla korunması için, anotlarla birlikte özel bir harç kullanılarak tüm yüzeyleri kaplamak da bir yöntemdir. Tamirat sonrası ise metal yüzeylerin dış etkenlere karşı korunması için özel kaplamalar ve boyalar kullanılıyor. Örneğin elastomerik kaplamalar ya da kimyasal boyalar su geçişini önlemek için çok etkili oluyor. Bütün bunlar sayesinde metal yapıların kullanım ömrü önemli ölçüde uzatılabiliyor.

Düzenli Bakım ve Sualtı Denetim Çalışmaları
Limanların güvenliğini sağlamak sadece fiziksel hasarları onarmakla sınırlı değildir. Herhangi bir hasar oluşmadan önce düzenli bakımların yapılması, altyapının sağlamlığını ve ömrünü uzatmada ciddi bir role sahiptir. Bu düzenli bakımlarda profesyonel dalgıçlar önemli görevlere sahiptir. Belirli periyotlarda su altı yapılarını detaylı bir şekilde inceleyen dalgıçların ana görevlerinden biri yüzeyde yıpranan alanları temizlemektir. Sualtı yüzeylerinin üzerinde biriken midye, yosun vb. deniz canlıları yüzeyde kalmasıyla oluşacak hasarlar ve ek yükler bu görevlerin önemini vurgular. Yüzey temizliğinin ardından, su altındaki malzemelerin servis ömrü de artırılmış olur.
Temizliğin son adımında ise su altı yüzeyleri tekrardan detayına varıncaya kadar gözle kontrol edilmektedir. Çatlama, erozyon, yüzeysel deformasyon gibi sorunlar tespit edilmektedir. Aynı zamanda bu kontrollerden daha detaylı veriler elde etmek için gelişmiş bir sistem olan sonar teknolojisi kullanılabilmektedir. Sualtına yerleştirilen kameralar yardımı ile alınan görüntüler sonrasında uzmanlara iletilmektedir ve detaylı bir şekilde incelenmektedir. Küçük çaplı hasarlar ortaya çıktığı ilk anda belirlenmektedir. Böylece bir an önce harekete geçilip müdahale planı oluşturulabiliyor. Yapılar büyük ölçekli ve maliyetli zararlar görmeden gerekli önlemler alınıp güçlendiriliyor.
Bu yöntemler ayrı ayrı veya bir arada kullanılabilmektedir. Böylelikle, limanlardaki tüm su altındaki bölüm ve yapılar güncellenerek yenilenmektedir. Bu yenileme sonucunda da yapıların dayanıklılığı artıyor ve ömürleri uzatılıyor. Bir rıhtım onarım işleminde, genellikle ilk olarak bozulmuş ve hasarlı olan kısımlar dikkatli olarak sökülüp temizlenmektedir. Daha sonra da iç donatı temizlenmektedir ve korumaya alınmaktadır. Bu şekilde hizmet sürelerini uzatmak ve yapıları daha güvenli ve dayanıklı yapmak mümkün olabiliyor.
Yüksek dayanımlı bir tamir harcı, yapıların tamamen yeniden şekillendirilmesini sağlıyor. Mühendislerin görevi, yapıyı gelecekte maruz kalacağı yüklere uygun bir şekilde tasarlamak ve güçlendirmektir. Eğer bunu başarırlarsa, o yapı uzun yıllar güvenle kullanılabiliyor ve amacını yerine getiriyor. Bir mühendis için en önemli görev, yük hesaplamalarını doğru bir şekilde yaparak yapının güvenliğini ve sağlamlığını temin etmektir. Bu sayede yapı, uzun bir süre boyunca dayanıklılığını koruyor ve herhangi bir sorun yaşanmıyor.
Yeni Nesil Malzemeler ve Teknolojik Gelişmeler
Yeni nesil malzemeler ve teknolojik gelişmeler, limanların güvenlik ve kapasitelerini artırma konusundaki çalışmalara yeni bir boyut kazandırıyor. Örneğin, daha güçlü malzeme kullanımıyla limanları doğal afetlere karşı daha fazla dayanıklı hale getirmek mümkün oluyor. Gelişmiş sensör ve izleme sistemleri, gemi trafiğini izleme ve optimize etme kabiliyetini artırır. Çevre dostu teknoloji uygulamaları da emisyon azaltımına katkıda bulunabiliyor. Bilim adamları, daha dayanıklı ve esnek malzemelerin kullanımının liman yapılarını iyileştirebileceğini belirtiyor. Ek olarak, akıllı sistem entegrasyonu, liman operasyonlarını daha hızlı ve verimli hale getirebilmektedir. Böylece daha çok geminin aynı anda hizmet alabilmesine de fırsat tanır.
Limanlardaki altyapı güçlendirme çalışmaları alanında son yıllarda belirgin bir gelişme görüyoruz. Bu gelişmelerin merkezinde, geleneksel yöntemlerin yerini alan yeni malzeme teknolojileri bulunmaktadır. Özellikle karbon lifi ile güçlendirilmiş polimerler bu alanda önemli ilerlemeler sağladı. Bu sistemler, yapıların dayanıklılığını artırmaya yardımcı olurken aynı zamanda yapıların ağırlığını artırmazlar. Ek olarak, deniz suyu gibi çevresel faktörlerin olumsuz etkisine karşı dayanıklıdırlar. Dolayısıyla, liman mühendisliği alanında önemli bir avantaj sunuyorlar.
Liman Güçlendirme Sektöründe Yerli Üretim ve İnovasyon
Türkiye’de artık yerli şirketler, gelişmiş materyaller geliştirmeye başladı. Örneğin, Haffen markası farklı türden elyaf kumaşlar (karbon, bazalt ve cam) tasarladı. Bunları epoksi bazlı sistemlerle birleştiriyor. Bu sayede yerli sanayiciler daha az dış kaynağa bağımlı hale geliyorlar. Mühendisliğin karmaşık problemlerine, daha uygun maliyetli çözümler geliştiriyorlar. Ayrıca, su altı betonu gibi özel geliştirilmiş betonlar ortaya çıktı. Bu betonlar kimyasal katkıyla güçlendiriliyor ve su içinde kolayca dökülebiliyor. Dökülen betonun priz süreleri kısaldığından betonun kalitesi artıyor. Bu sayede dalga altında çok dayanıklı yapılar inşa edilebilmektedir.
Modern teknolojinin inşaat sektöründeki etkisi oldukça önemlidir. Gelişmiş enjeksiyon sistemleri, yapıdaki ince çatlakları su altında bile kolayca doldurabiliyor. Bu, geleneksel yöntemlere göre çok daha verimli ve ekonomik bir çözüm sunar. Robot teknolojilerinin kullanımı da yapı güçlendirmede devrim yaratmaya başladı. Sualtı robotları gibi gelişmiş araçlar, zor ulaşılan bölgelerde yapı denetimleri gerçekleştirebiliyorlar. Bu robotlar, sualtı ortamlarında yüksek çözünürlüklü veri toplamak için sonar cihazları ve gelişmiş kameralar gibi sensörlerle donatılmıştır. Bu veriler daha sonra özel yazılımlar aracılığıyla detaylı bir şekilde incelenmektedir. Yapı içindeki en küçük çatlakların bile kolayca tespit edilmesi sağlanabilmektedir. Bu sayede, yapıların güvenlikleri ve dayanıklılıkları önemli ölçüde artırılıyor.
Türkiye’deki üniversiteler, teknopark firmalarıyla işbirliği içinde Ar-Ge çalışmalarına odaklanmaktadır. Bu alanlardaki yenilikler arasında sualtı izleme sistemleri, yapay zeka kullanımının olduğu gelişmiş analiz yöntemleri ve akıllı sensörler geliştiriliyor. Bu teknolojilerin kullanımıyla birlikte kalite kontrol süreçleri bir hayli kolaylaşıyor. Aynı zamanda, proje planlamalarının doğruluğu artıyor. Doğal olarak da güçlendirme çalışmaları daha verimli hale geliyor.
Türkiye’deki Liman Güçlendirme Projeleri
Şehirleşme ve ticaretin artmasıyla birlikte limanların önemi gün geçtikçe artıyor. Bu durum, denizyollarının güvenliğini artırmak amacıyla gerçekleştirilen çeşitli güçlendirme projelerine ihtiyaç oluşturuyor. Örneğin, yeni iskeleler inşa edilmesi veya mevcut altyapının güçlendirilmesi gibi projeler yürütülmektedir. Amaç, daha verimli ve güvenli bir liman işletmeciliği sağlayabilmektir. Bu projelerin amacı, gemilerin daha kolay ve güvenli bir şekilde yanaşabilmesini sağlamak ve böylece ticaretin büyümesine katkı sağlamaktır.
Şu günlerde Türkiye’de liman altyapısını güçlendirme yönünde ciddi adımlar atılıyor. Bu tür projeler, mühendisliğin pratiğe nasıl yansıyabildiğini gözler önüne seriyor. Ek olarak, yerli imkanlarla ne tür başarılı işlere imza atılabileceğini de oldukça başarılı bir şekilde gösteriyorlar.
Mersin Limanı Rıhtım Modernizasyonu (2003-2005):
Rıhtımın güvenli ve genişletilmiş kullanımını sağlamak amacıyla bir proje geliştirilmiştir. Bu projede, eski rıhtımın önüne konsol olarak yeni bir rıhtım bölgesi oluşturulmuştur. Bunun için çelik levhalarla bir duvar örüyoruz. Bu duvardan eski yapı arasına kaya doldurarak genişletiyoruz. Sonuç olarak yeni bir liman hattı elde etmiş oluyoruz. Bu proje ile su derinliği 12 metreye ulaşıyor. Böylece büyük gemilerin güvenle yanaşabileceği bir alan sağlamış oluruz. Deprem bölgesinde bulunması nedeniyle, güvenlik için yüksek dayanımlı malzemeler kullanılmaktadır. Çelik çok güçlü ve esnek olduğu için bu iş için ideal bir malzemedir. Bu sayede rıhtım, deprem gibi doğal afetlere karşı çok daha dayanıklı hale geliyor.
İskenderun Limanı Güçlendirme Projesi (2022-2023):
Limakport İskenderun limanında yürütülen çalışmalar kapsamında betonarme elemanlarda oluşan hasarlar titizlikle onarılıyor. Korozyon etkisiyle zayıflayan yüzeylerde gerekli çalışmalar yapılırken paslı donatılar da açığa çıkarılıyor. Buna paralel olarak koruyucu malzemeler uygulanıyor ve yeni donatı kafesleri de ekleniyor. Eski halini yeniden kazanmaları adına, bu elemanlara özel tamir harcı uygulanıp gerekli ölçüye getiriliyor. Son aşamada ise elastomerik bir katman ile tüm yüzey korunuyor. Böylece rıhtım orijinal haline döndürülüyor.
Petkim Aliağa Limanı Tuz Rıhtımı Güçlendirmesi (2015):
Bir limandaki rıhtım, kazıklı bir sistem sayesinde daha da güçlenmektedir. Bu sistemde kullanılan yeni çelik boru kazıklarla birlikte, rıhtımın dayanıklılığı artıyor. Bu sayede ağır yük taşımacılığı daha güvenli bir hale geliyor. Ayrıca, yapının taşıma kapasitesi de önemli ölçüde artmış oluyor. Sonuç olarak, rıhtımın hizmet ömrü uzuyor ve daha dayanıklı bir hale geliyor.
Yalova Topçular Ro-Ro Terminali Yenilemesi (2017):
Yalova’da bulunan Topçular Ro-Ro Terminali, sürekli artan gemi trafiği nedeniyle zaman içinde belli bir aşınma göstermeye başladı. 2017 yılında terminalin iskele yapıları mühendislerce kapsamlı bir şekilde incelenmiştir. Yapılan bu değerlendirmede güç kaybetmiş bazı direk ve kirişlerin olduğu saptanmıştır. Tespit edilen bu zayıf noktalar, ileri teknoloji ürünü karbon fiber sargı veya özel çelik plakalar kullanılarak güçlendirilmiştir. İskeleyi gemilere veya arabalara bağlayan rampaların kilit noktalarındaki çatlaklar üzerinde de özel bir çalışmaya gidiliyor. Burada kullanılan epoksi enjeksiyon yöntemi çok başarılı çıkıyor ve onarımın kalitesi artıyor. Sonucunda, hem terminalde iş güvenliği artırılıyor hem de iş miktarı artıyor.
Diğer Projeler:
Çanakkale Kepez Limanı’ndaki İskele Güçlendirmesi projesi 2024 yılına kadar sürecek. İzmir’de Dikili Limanı 2022’de yenilendi. Pendik Un Ro-Ro İskelesi için 2015 yılında onarım çalışmaları yapıldı. Öte yandan Beylikdüzü Kumport Limanı Rıhtımı 2014’te restore edildi. Her bir projenin derinlik ve dalga boyu gibi kendine özgü koşulları vardır. Bu projelerin hepsinde, mühendisler, en etkili olan metodu, projenin şartlarına göre en iyi şekilde seçiyorlar. Projeleri başarılı olarak bitiriyorlar. Mühendislik bilgisinin yerel olması ve işin ehillerinin çalışmaları sayesinde bu uygulamalar oldukça başarılı oluyor.
Akademik ve Kurumsal Katkılar
Liman güçlendirmede önemli bir faktör akademik destek ve kurumsal katkılardır. Üniversiteler ve kuruluşlarla işbirliği, liman operasyonlarını iyileştirmek için gereken uzmanlık ve kaynakları sağlar. Akademisyenler ve araştırmacılar, operasyonların verimliliğini artıran projelere liderlik edebilmektedir. Ayrıca sektöre yönelik eğitim ve araştırma programları geliştirebilirler. Limanların gelişmiş ve etkili işletilmesi amacıyla ortak çalışma, tüm paydaşlara faydalar sunar. Bu işbirlikleri, bölgelerin rekabet gücünü artırır.
Liman güçlendirme çalışmaları aslında sadece uygulama safhasıyla ilgili değildir. Daha kapsamlı bir yaklaşım vardır. Bu alanda akademik kurumların ve kamunun da katkısı büyüktür. İstanbul Teknik, Orta Doğu Teknik ve Dokuz Eylül üniversiteleri öne çıkan kurumlardır. Bilimsel araştırmalar kıyı ve liman yapıları üzerine yoğunlaşıyor. Araştırmacılar özellikle depremdeki davranışlar, kullanılan malzemelerin verimliliği ve yapısal tasarımın etkinliğiyle ilgileniyorlar.
Örneğin, bir yüksek lisans tezinde kazıklı bir iskelenin Türk yönetmeliklerine göre analizi yapılmaktadır. Bu işin içinde gemi boyutu ile sismik etkilerin sebep olduğu hasarların nasıl olabileceği araştırılıyor. Böylece hangi kısımlarda güçlendirme yapmanın gerekli olduğu anlaşılabilmektedir. Üniversitelerdeki araştırmalarda ayrıca karbon lifli sarılı kolonlarda testler yapılıyor. Katodik koruma sistemlerinin ne kadar işe yaradığı ortaya konuluyor. Sualtı betonu için geliştirilen özel karışımlar da mercek altına alınıyor. Bu çalışmalar sayesinde, uygulama alanındaki bilimsel çalışmalar daha sağlam bir zemin kazanmaktadır.
Kamu kurumlarının rolü de oldukça önemlidir. Örneğin, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı gibi kurumlar belirli standartları belirleyerek limanların inşaat sürecini şekillendiriyor. “Kıyı Yapıları Planlama ve Tasarım Teknik Esasları” adındaki rehber, projelerin doğru mühendislik ilkelerine göre yapılmasını garanti ediyor. Ayrıca, deprem sırasında limanların dayanıklı olmasını sağlayan 2008 Deprem Teknik Yönetmeliği var. Bu yönetmelikte, gerilme, deplasman limitleri ve performans hedefleri açık olarak tanımlanıyor. Bu sayede limanlar, olası bir depremden en az hasarla çıkacak şekilde tasarlanabiliyor.
Meslek Odaları ve Sektörel İşbirlikleri
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, sektöre büyük etkileri olan çok önemli katkılar sağlıyor. Bu organizasyon, mühendislerin bilgilerini güncellemek için düzenli seminerler, kapsamlı çalıştaylar ve güncel yayınlar düzenliyor. Özellikle son dönemde yaşanan depremler gibi afetler sonrasında, çok detaylı değerlendirme çalışmaları yürütüyorlar. Güçlendirme stratejilerini sektör profesyonelleriyle paylaşıyorlar. Birlik aynı zamanda uluslararası seviyede işbirliklerine destek sağlıyor. Bu sayede birçok farklı küresel yaklaşımı içinde barındıran projelere imza atıyorlar. Örneğin TÜBİTAK destekli projelerde geliştirilen erken uyarı sistemleri, liman yapılarının anlık ve gerçek zamanlı izlenmesini sağlıyor. Buna örnek olarak, sensör tabanlı sistemler ile gerçek zamanlı takipler yapılabiliyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü, özellikle dalga-yapı etkileşimi konusundaki araştırmalara öncelik veriyor. Bilim insanları yapıların dayandığı güçlerin nasıl optimize edilebileceği konusunda ciddi araştırmalar yapıyorlar. Uzun vadeli stratejiler geliştiriyorlar. Olumlu sonuçlar sayesinde uygulamalar giderek daha yaygın hale gelmektedir. Yeni yöntemler geliştirildikçe sahada hızlı bir şekilde kullanıma sunulabiliyor.
Gelecek Perspektifi ve Sonuçlar
Türkiye’de liman güçlendirme çalışmaları hızlı bir dönüşüm geçiriyor. Başlangıçta yalnızca acil onarımlara odaklanan çalışmalar şimdi planlı ve sürekli iyileştirmelere dönüşüyor. Bu yeni yaklaşım, liman yapılarının dayanıklılığını ciddi anlamda artırıyor. Mühendisler, ihtiyacına göre farklı yöntemleri bir araya getirerek en etkili sonuçları elde etmeye çalışıyorlar. Beton onarımından, gelişmiş malzemelerin kullanımı gibi çeşitli teknikler birlikte uygulanarak yapıların her yönüyle güçlendirilmesi sağlanıyor. Bu sayede, limanlar daha güvenli ve daha uzun ömürlü hale geliyor.
Yeni nesil malzemeler ve dijital sistemler, süreçleri çok daha verimli hale getiriyor. Örneğin, robotların yaptığı denetimler, anında müdahale edilmesine olanak tanıyor. Bunun yanı sıra, kompozit malzemeler suya karşı üstün direnç sağlıyor. Bu da hem güvenliğin artırılmasını, hem de ekonomiye katkıda bulunulmasını sağlıyor. Türkiye, artık dışa bağımlı kalmadan liman altyapısını güçlendiriyor. Yerli üretimdeki CFRP kumaşlar, epoksi sistemleri ve sensörler bu gelişmeleri mümkün kılıyor. Üniversite-sanayi iş birliği, çözümlerin geliştirilmesinde ve sahaya aktarılmasında büyük bir rol oynuyor.
Karbon fiber güçlendirme ve katodik koruma sistemleri gibi modern tekniklerin oldukça başarılı sonuçlar verdiği görülmektedir. Öte yandan “akıllı liman” konsepti, önceden hasar tespiti yapma açısından oldukça etkindir. Limanların sağlıklı durumdaki performansını izleyen sistemler, sorun teşkil edecek durumları erkenden belirler. Gerekli işlemlerin zamanında planlanmasını sağlar.
Türkiye’de liman güçlendirme çalışmaları hem akademik hem de uygulamalı alanda büyük bir atılıma sahne oluyor. Uzmanlar, standartlara uygun projeler geliştirerek kıyı güvenliğini bir üst düzeye çıkartıyor. Bunun sonucunda, ülkemizdeki limanların verimliliği ve güvenliği önemli ölçüde artıyor. Bu alanda edinilen deneyim ve beceriler, ülkenin uluslararası rekabet gücüne önemli bir ivme kazandırmaktadır. Mühendisler, bilimsel yöntemler uygulayarak geleceğin liman altyapısını bugünden şekillendirmektedir.
Youtube videolarımızı izlemek için buraya tıklayınız.
Daha fazla bilgi almak ve bizimle iletişime geçmek için buraya tıklayınız.