Konya Deprem Riski: “Güvenli Liman” Algısı ve Bilimsel Gerçekler

Konya Deprem Riski: "Güvenli Liman" Algısı ve Bilimsel Gerçekler

Bu Yazıyı Paylaş

Konya, Türkiye’nin en geniş yüzölçümüne sahip şehridir. Hem tarım hem de sanayi açısından kritik bir merkez konumundadır. Birçok insan, şehrin ana fay hatlarından uzakta bulunması nedeniyle Konya’yı deprem açısından bir “güvenli liman” olarak görür. Ancak uzmanlar, bu algının bilimsel temelden tam anlamıyla desteklenmediğini vurgular; (çünkü) Konya deprem riski tamamen ortadan kalkmamıştır. Şehir, hem uzaktaki fayların dolaylı etkilerine hem de yerel faylara açıktır. Kısacası, zayıf zemin yapısı ve eski binalar, düşük seviyedeki tehlikeyi bile artırabilir. Bu metin, Konya’nın sismik durumunu ve yapıların güçlendirilmesi gerekliliğini mercek altına almaktadır. Emniyetli bir geleceği inşa etmek, bu gerçeklerle açıkça yüzleşmeyi zorunlu kılar.

‘Güvenli Bölge’ Algısı ve Güncel Deprem Haritaları

Vatandaşlar sık sık “Konya deprem bölgesi mi?” sorusunu sorar. Bu soru, 1996’da yayınlanan eski deprem haritasının Konya’yı 4. ve 5. derece (en düşük riskli) alanlarda göstermesiyle pekişmişti. Ancak 2018’de AFAD, yeni Türkiye Deprem Tehlike Haritası’nı (TDTH) yayımlayarak “bölge” sınıflamasını kaldırdı. Harita artık her parsel için En Büyük Yer İvmesi (PGA) değerini sunar. Bu yeni haritadaki PGA ölçümlerine göre Konya’nın ivme değerleri, İstanbul ya da İzmir’e kıyasla çok daha düşüktür. Bu değer, sıfır olmamakla birlikte hâlâ bir miktar risk barındırır. Dolayısıyla Konya deprem riski düşük gibi gözükse de tamamen ortadan kalkmamış durumdadır. İlgili harita, AFAD’ın internet sayfası ve e-Devlet platformu aracılığıyla tüm vatandaşların hizmetine sunulmaktadır.

Konya’nın Tektonik Konumu: Anadolu Levhasının Sakin Bölgesi

Konya’nın nispeten güvenli sayılmasının temel nedeni, tektonik konumudur. Şehir, Anadolu Levhası’nın orta-güney kesiminde, stabil bir platform üzerine kuruludur. Bu bağlamda, KAF ve DAF gibi devasa levha sınırlarından yüzlerce kilometre uzakta yer alır. Bu mesafe, deprem dalgalarının Konya’ya ulaşmadan önce büyük ölçüde sönümlenmesini sağlar. Sonuç olarak, Konya ana fayların doğrudan etkisinden korunur. Ancak, Anadolu Levhası içindeki ikincil fay sistemleri (intra-plate faults) hâlâ şehri etkiler. Levha içi depremler, sınır depremlerine kıyasla daha seyrek olsa da, yerel ölçekte yıkıcı sonuçlar doğurur. Dolayısıyla, yalnızca ana fay hatlarına bakarak tehlikeyi değerlendirmek yanılgıya yol açar.

Konya Deprem Riskini Tetikleyen Çevresel Faylar

Uzmanlar, Konya deprem riski için üç ana çevresel kaynağı işaret ederken, şehri çevreleyen bu fayların hem dolaylı hem de doğrudan bir tehlike yarattığını vurgular.

1. Tuz Gölü Fay Zonu Tehdidi

Konya’nın en kritik yerel tehditlerinden biri, Tuz Gölü Fay Zonu olarak bilinir. Bu fay sistemi, şehir sınırının doğusunda, Aksaray’dan başlayıp güney yönüne uzanır. MTA, bu hattı “diri fay” olarak haritalamıştır. Bölge, Orta Anadolu’nun en öne çıkan neotektonik yapı taşlarından birini oluşturur. Uzmanlar, bu fayın 6.5-7.0 büyüklüğünde depremler üretebileceğini belirtir. Fay, Konya merkezine yaklaşık 100-120 km mesafede, görece yakındır. Bu koşulda, fay üzerinde gerçekleşecek büyük bir deprem, Konya Ovası’nın tamamında şiddetli bir titreşimle hissedilecektir. Bu nedenle, Konya deprem riski yönetiminde bu fay birinci derecede izlenmelidir.

2. Batıdan Gelen Etki: Akşehir-Simav Fay Sistemi

İkinci tehdit batıdan yön alır. Batı Anadolu, yani Ege bölgesi, hâlâ gerilim altındadır. Bu gerilim, Akşehir-Simav Graben Sistemi’ni meydana getirir. Bu sistem, Konya’nın batı ilçeleri (Akşehir, Ilgın, Doğanhisar, Tuzlukçu) için başlıca tehlike kaynağıdır. Bu fay bölgesi, Ege Graben sisteminin doğuya uzanan bir kolu konumundadır. Tarihsel kayıtlarda, 1921 Akşehir depremi gibi yıkıcı sarsıntıların yaşandığı görülür. Bu faylar, Konya deprem riski haritasının batı sınırını hâlâ aktif tutar. Bölgedeki yerleşim yerleri ise doğrudan fay hattının üzerinde ya da çok yakınında konumlanmış.

3. Ecemiş Fayı (Orta Anadolu Fay Sistemi)

Üçüncü olarak, daha doğuda Orta Anadolu Fay Sistemi’nin bir parçası olan Ecemiş Fayı yer alır. Bu fay, DAF ile bağlantılı bir yapıya sahiptir. Kayseri’den başlayıp güneye doğru uzanan bu hat, önemli bir deprem potansiyeline sahiptir. Ecemiş Fayı’nın tetikleyebileceği büyük bir sarsıntı, Konya havzasını dolaylı yoldan etkileyebilir. Dolayısıyla, bu fay sistemi Konya deprem riski için dolaylı bir katkı sağlar.

Konya’yı Etkileyen Tarihî Depremler

Konya’da depremin asla gerçekleşmeyeceği yanılgısını çarpıcı bir biçimde ortadan kaldıran en ikna edici veri, tarihsel arşivlerde tutulan kayıtlardır. Eğer bölgenin sismik riski gerçekten mutlak sıfır olsaydı, tarih boyunca burada hiçbir yıkıma tanıklık edilmezdi.

  • 1863 Ilgın Depremi: Tarihî belgeler, Ilgın etrafında şiddetli bir sarsıntının yaşandığını gösterir. Bu deprem, bölgeye gözle görülür zararlar bıraktığına dair kayıtlarla teyit edilir.
  • 1921 Akşehir Depremi (Mw 5.9): Akşehir fayının hâlâ aktif olduğunu ortaya koyan en ikna edici kayıtlardan biri olarak kayıtlara geçti. Deprem, Akşehir ve çevresindeki köylerde önemli ölçüde hasara neden oldu.
  • 2000-2002 Akşehir-Sultandağı Depremleri: 2000-2002 arasında gerçekleşen depremler, 6.0-6.5 büyüklüğündeki şiddetli sarsıntılarla bölgeyi sarstı. Akşehir ve Çay’da ciddi yıkıma yol açtı. Konya şehir merkezinde de etkileri hissedildi.
  • 2007-2008 Bala (Ankara) Depremleri: Ankara sınırına yakın mesafede gerçekleşen bu depremler, en şiddetlisi 5.7 Mw olan bir dizi sarsıntıyı içerir. Tuz Gölü Fay Zonu’nun kuzeyindeki gerilimin dışavurumu niteliğindeydi. Konya’nın kuzey ilçeleri de bu titreşimin etkisini hissetti.
  • 2009-2010 Ilgın Depremleri: 2009-2010 yıllarında Ilgın’da meydana gelen depremler 4.5 ile 5.1 büyüklükleri arasında seyretti. Bu durum Akşehir-Ilgın fay hattının hâlâ faal olduğunu ortaya koydu. Hem tarihsel hem de aletli ölçümler, Konya deprem riski değerlendirilirken yerel fayların göz ardı edilmemesi gerektiğini açıkça gösterir.

Gizli Tehlike: Konya’nın Zemin Yapısı (Zemin Büyütmesi)

Konya deprem riski için en çok artıran unsur, çoğu zaman göz ardı edilen zemin yapısıdır. Şehrin etrafını saran Konya Ovası, milyonlarca yıl içinde birikmiş kalın bir alüvyon tabakasıdır. İçinde gevşek kum, kil ve çakıl parçacıkları barındırır. Jeoteknik mühendisleri bu tür zeminleri ZD ya da ZE sınıflarına dahil eder. Böyle yumuşak katmanlar, sanki bir hoparlör gibi, gelen deprem dalgalarını yükseltir. “Zemin büyütmesi” adı verilen bir etki yaratır. Yaklaşık 100 km uzakta, büyüklüğü 7.0 olan bir depremi, Meram’ın yüksek kesimlerindeki sakinler hafif hisseder. Onlar, daha sağlam bir zeminde de hafif hissederler. Ancak aynı sarsıntı, Selçuklu’nun düzlüklerinde ya da Karatay’ın ova kesimlerinde çok daha şiddetli bir şekilde algılanır.

Konya Deprem Riski: Zemin Sıvılaşması Tehlikesi

Konya deprem riski için bir diğer zemin sorunu da sıvılaşmadır. Ovanın bazı bölümlerinde yeraltı suyu seviyeleri oldukça yüksektir. Son yıllarda sıkça rastlanan obruk oluşumları, yeraltı suyu yönetiminin ne kadar hayati bir konu olduğunu açıkça göstermektedir. Bu koşul, “zemin sıvılaşması” riskini beraberinde getirir. Şiddetli bir sarsıntı anında zemin, taşıma gücünü kaybedebilir. Yeraltı suyuna doymuş kumlu zemin, sanki bir sıvıymış gibi davranır. Bu da binaların yan yatmasına ya da zemine saplanmasına yol açar. Adapazarı (1999) ve Antakya (2023) depremleri, bu durumun en acı verici örneklerindendir. Bu bağlamda, zayıf zemin Konya deprem riski için en kritik etkenlerden biridir.

Konya Deprem Riski: Obruk Riski ve Zemin Stabilitesi

Deprem riski konuşulurken, bölgeye özgü bir diğer tehlikeyi, yani obrukları da göz ardı etmemek gerekir. Konya kapalı havzası, yeraltı sularının aşırı ve bilinçsiz kullanımı nedeniyle ciddi bir sorunla karşı karşıyadır. Yeraltı su seviyesinin düşmesi, yer altındaki boşlukların (mağaraların) tavanlarını çökertir. Bu da devasa obrukların ortaya çıkmasına yol açar. Böyle bir durum, deprem olmasa dahi zemin stabilitesini tehdit eden bir sorundur. Olası bir sarsıntı, zaten güçsüzleşmiş olan bu yeraltı yapılarının çöküşünü hızlandırır. Bu yüzden, Konya deprem riski, obruk riski taşıyan bölgelerde farklı bir boyutta değerlendirilmelidir.

Konya’daki Yapı Stoğu ve Deprem Hazırlığı

Konya’nın depreme düşük bir risk taşıdığı yanılgısı, yapı kalitesinde gevşekliğe yol açmamalı. “Deprem öldürmez, bina öldürür” sözü, bu şehirde de aynı ağırlığı korur. Uzak bir fayın titreşimi, ancak çürük bir binayı felç edebilmektedir. Özellikle 1999 depremi öncesi yükseltilen yapılar hâlâ risk barındırıyor. O dönemde müteahhitlerin C10-C15 arası düşük dayanımlı beton kullandığı düşünülür. Çelik donatıların paslanmaya (pasa) maruz kaldığı düşünülür. Bunun yanı sıra “yumuşak kat” (zemin katı dükkan) gibi tasarım kusurları da binaları depreme karşı son derece savunmasız hâle getirir. Konya’nın kırsal köylerinde ve eski şehir merkezinde hâlâ çok sayıda yığma ve kerpiç yapı ayaktadır. Bu binalar, yatay deprem yüklerine karşı son derece savunmasızdır. Dolayısıyla, Konya deprem riski düşük çıksa da, tek tek binaların risk seviyesi yüksek çıkar.

Konya Deprem Riski: Sanayi Tesisleri ve Tarımsal Yapıların Riski

Konya, Türkiye’nin en büyük Organize Sanayi Bölgelerinden (OSB) birkaçına ev sahipliği yapar. Devasa tarımsal siloların da yoğunlaştığı bir bölgedir. Bu endüstriyel yapıların büyük bir kısmı, geniş ova zemini üzerine oturmuştur. Fabrikalar ise yüksek tavanları, geniş açıklıkları ve ağır vinçleri nedeniyle sarsıntı anında oldukça savunmasız hâle gelir. Silolar ise içlerinde biriktirdikleri tonlarca tahıl gibi ağır maddeler sayesinde deprem sırasında güçlü yan yüklere maruz kalır. Bir OSB’de ya da siloda ortaya çıkan bir hasar, Konya deprem riski felaketinin ekonomik boyutunu çarpıcı derecede büyütür. Üretimin durması ve tarımsal arzın kesintiye uğraması da, ülke çapında kritik bir soruna dönüşür. Bu tip yapıların endüstriyel ölçekte güçlendirilmesi mecburidir.

Düşük Riskli Bölgelerde Yapısal Güçlendirmenin Önemi

Konya’da deprem riski düşük olduğu için kentsel dönüşümün aciliyeti İstanbul’dakine göre daha azdır. Ancak bu, potansiyel risk taşıyan yapıların göz ardı edilmesi gerektiği anlamına gelmez. Özellikle eski kamu binaları (okullar, hastaneler), organize sanayi bölgelerindeki tesisler ve 1999 öncesi inşa edilmiş konutlar da titizlikle incelenmelidir. Tehlikeli olduğu saptanan binalar için en mantıklı çözüm, yapısal güçlendirme yöntemlerini uygulamaktır. Konya’daki deprem riski göz önüne alındığında, vatandaşların binalarını profesyonel bir tarama ve analiz sürecine tabi tutması gerekir. Karot testi gibi yöntemlerle bina “depreme dayanıklılık raporu” hazırlanmalıdır. Bu tür bir güçlendirme, bir yapıyı söküp yeniden inşa etmekten çok daha hızlıdır. Maliyet açısından daha avantajlıdır ve toplumsal dokuyu bozmayan bir yaklaşımdır.

Konya Zeminine En Uygun Güçlendirme: Karbon Fiber (CFRP)

Firmamız, yapısal güçlendirme amacıyla karbon fiber (CFRP) teknolojisini önermektedir. Bu modern malzeme, Konya’nın zemin özelliklerine son derece uyumludur. Geleneksel beton mantolama yöntemi, binayı ağırlaştırır ve artan kütle zayıf alüvyon zemine fazladan baskı yapar. Karbon fiber güçlendirme ise binaya hiçbir ek yük getirmez. Malzeme hem çok hafif hem de çelikten çok daha dayanıklıdır. Uzman ekiplerimiz, kolon ve kirişleri karbon fiber kumaşlarla sararak yapının deprem direncini yükseltir. Üstelik, bu yöntem korozyona karşı mükemmel bir dayanım sağlıyor. Bu, özellikle tarımsal (gübre vb.) veya endüstriyel tesislerde kimyasal etkilere karşı etkili bir avantaj sunar. Uygulama çok hızlıdır ve yaşamı (üretimi) durdurmaz. Özetle, Konya’daki deprem riski gibi düşük-orta seviyedeki tehlikelere karşı en ekonomik ve en güvenli çözüm budur.

Sonuç: Konya Deprem Riski Bilimsel Bir Gerçektir

Sonuçta, Konya’da deprem riski sıfır değildir. Türkiye’nin en emniyetli bölgelerinden biri sayılsa da bu güvenlik göreceli bir kavramdır. Şehir, Tuz Gölü Fayı ve Akşehir Fayı gibi yerel fayların tehdidi altında kalır. Özellikle Konya Ovası’nın gevşek zemin yapısı, uzaktaki depremlerin etkisini artırabilir. Obruk oluşumları da zeminin stabilitesi hakkında uyarılar verir. Bu yüzden Konyalıların binalarının sağlamlığından emin olmaları şarttır ve eski ve riskli yapılar için yapısal güçlendirme gibi tedbirler alınmalıdır. Güvenli bir şehir, tehlikenin büyüklüğünden ziyade hazırlık seviyesine bağlıdır.

Youtube videolarımızı izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Daha fazla bilgi almak ve bizimle iletişim kurmak için buraya tıklayabilirsiniz.

İlgili Makaleler

Bursa Deprem Riski: Sanayi Kentinin Sismik Gerçeği
Blog

Bursa Deprem Riski: Sanayi Kentinin Sismik Gerçeği

Bursa, Türkiye’nin nüfus bakımından dördüncü şehridir. Sanayi, tarih ve kültürün kesişim noktasını oluşturan bir merkezdir. Ancak bu tarihî ve dinamik kent, göz ardı edilmemesi gereken