Kars Deprem Riski: Doğu Anadolu’nun Sismik Gerçeği

Kars Deprem Riski: Doğu Anadolu'nun Sismik Gerçeği

Bu Yazıyı Paylaş

Türkiye, jeolojik konumu itibarıyla aktif bir bölgededir. Tektonik yapısı itibarıyla dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biridir. Alp-Himalaya sistemi üzerinde yer alır. Bu coğrafi gerçeklik, ülkenin doğusundan batısına kadar hemen her bölgesini etkiler. Farklı seviyelerde sismik tehlike ile karşı karşıya bırakır. Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzeydoğu ucunda Kars ili vardır. Tarihi ve stratejik önemiyle bilinen Kars ili de bu sismik hareketliliğin etkisi altındadır. Yerbilimciler ve şehir planlamacıları için Kars deprem riski kritiktir. Şehrin aktif fay hatlarına olan yakınlığı, bu riski kritik hale getirmektedir. Volkanik zemin yapısı ve tarihsel deprem geçmişi göz önüne alındığında bölge, kritik bir çalışma alanıdır. Şehir; Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Doğu Anadolu Fay Hattı gibi Türkiye’nin ana kırık sistemlerine belirli bir mesafededir. Ancak bölgedeki yerel faylar ve sınır ötesi tektonik hareketler, Kars’ı etkileyerek potansiyel bir deprem sahası haline getirir. Özellikle Ermenistan ve Gürcistan sınırlarına yakın fay zonları, bölgedeki gerilimi artıran önemli faktörlerdir.

Deprem, engellenmesi mümkün olmayan bir doğa olayıdır. Ancak depremin bir afete dönüşmesi, insan eliyle yapılan hazırlıklarla engellenebilir. Bu hazırlıklar, yapı kalitesi ve doğru yerleşim stratejilerini kapsar. Kars sert iklimi ve zorlu coğrafyasıyla bilinir. Yerin altındaki enerji birikimi de dikkate değerdir. Yerin altındaki enerji birikimi, en az yerüstündeki zorlu iklim koşulları kadar dikkate değerdir. Bilim insanları, Kars ve çevresindeki fayların “suskunluk” dönemlerini inceleyerek olası sarsıntıları tahmin etmeye çalışmaktadır. Şehrin yapı stoğu durumu ve zemin sıvılaşması riski analiz edilir. Kırsal alanlardaki kerpiç yapılar, risk analizinin temel parametrelerinden birini oluşturur. Güvenli bir gelecek inşa etmek için; sismik tehlikeyi yok saymak yerine onunla yaşamayı öğrenmek zorunludur. Bilimsel veriler ışığında önlem alınması gerekmektedir.

Bölgesel Tektonik Yapı ve Kars’ın Konumu

Kars tektonik olarak karmaşık bir bölgededir. Anadolu Bloğu’nun doğu ucunda yer alır. Bu bölge sıkışma rejiminin etkisi altındadır. Bölge; Arap Levhası’nın kuzeye doğru hareketi ve Avrasya Levhası ile çarpışması sonucu oluşan sıkışma rejiminin etkisi altındadır. Bu sıkışma, Doğu Anadolu’nun yükselmesine ve volkanik aktivitelerin oluşmasına neden olmuştur. Kars platosu bu volkanik faaliyetlerin bir ürünüdür. Bölgedeki en önemli tektonik unsurlardan biri, şehrin güneyinden geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın doğu segmentleridir. Ayrıca kuzeyde Kafkasya bindirme kuşağı ve doğuda Ermenistan topraklarındaki Erivan fayı bulunmaktadır. Bu yapılar, bölge üzerindeki sismik baskıyı ve risk seviyesini artırmaktadır.

Kars’ı doğrudan etkileyebilecek yerel faylar arasında; Kağızman Fayı, Iğdır Fayı, Horasan-Narman Fayı ve Ermenistan sınırındaki faylar sayılabilir. Özellikle Kağızman Fayı, il merkezine en yakın ve en aktif faylardan biridir. Sağ yanal doğrultu atımlı karakter gösteren bu fay, yüksek sismik potansiyeliyle dikkat çeker. Tarihsel süreçte orta ve üzeri büyüklükte depremler üretmiştir. Yerbilimciler bölgedeki fayların birbirini tetikleme potansiyeli üzerinde durur. Enerji transferlerini izler. Bölgedeki deprem riski, tek bir fay hattına bağlı olarak değil, çevresindeki çoklu fay sistemleri bütünüyle ele alınarak değerlendirilmelidir. Tek bir fay hattı yerine, çevresindeki çoklu fay sistemlerinin oluşturduğu ağ bütünüyle ele alınır.

Kars Deprem Riski: Tarihsel Depremler ve Bölgedeki Sismik Aktivite

Tarihsel kayıtlar, bir bölgenin deprem geleceğini öngörmek için en güvenilir kaynaktır. Kars ve çevresi, tarih boyunca pek çok yıkıcı depreme sahne olmuştur. Bu depremlerin bir kısmı Kars merkezli olmasa da, çevre iller ve komşu ülkelerdeki sarsıntılar şehri etkilemiştir. Şehirde ciddi hasarlara yol açmıştır. Örneğin 1926 yılında meydana gelen Kars Depremi, bölgede büyük bir yıkıma neden olmuş ve can kaybı yaşanmıştır ve yüzlerce can kaybı yaşanmıştır. Bu deprem, yapı stoğunun zayıflığını ve zemin büyütmesi etkisini acı bir şekilde ortaya koymuştur. Tarihsel veriler ışığında sismik risk, bölgenin hafızasında her zaman canlı kalması gereken bir gerçektir.

Daha yakın tarihte; 1976 Çaldıran ve 1983 Horasan depremleri bölgede hissedilmiştir. 1992 Erzincan depremi gibi büyük sarsıntılar, Kars’ta da şiddetli şekilde hissedilmiştir. Ayrıca 2020 yılında meydana gelen İran-Hoy depremi, sınır ilçelerinde hasara neden olmuştur. Bu olaylar, Kars’ın uzak odaklı depremlerden bile etkilenebilecek bir zemin karakteristiğine sahip olduğunu göstermektedir. Bölgedeki mikro deprem aktiviteleri, fayların hala aktif olduğunu ve gerilim biriktirdiğini kanıtlar niteliktedir. Uzmanlar, risk değerlendirmesinde tarihsel hafızayı canlı tutmayı hayati önemde görür. Geçmiş hasar türlerinin analizi, gelecekteki kayıpları azaltmak için kritik öneme sahiptir.

Zemin Yapısı: Volkanik Tüf ve Alüvyon Zeminler

Kars’ın zemin yapısı; volkanik kökenli kayaçlar ve akarsu çökelleri olan alüvyon zeminlerin bir karışımıdır. Şehir merkezi ve çevresindeki platolar; genellikle bazalt, andezit ve tüf gibi volkanik kayaçlardan oluşur. Bu kayaçlar sağlam, taşıma gücü yüksek ve stabil zeminler olarak kabul edilir. Kayalık zeminler, deprem dalgalarını sönümleme özelliği sayesinde üzerindeki yapılarda oluşan sarsıntı etkisini azaltır. Ancak bu durum tüm şehir geneli için geçerli değildir; özellikle Kars Çayı ve kollarının oluşturduğu vadi tabanları farklı bir zemin yapısına sahiptir. Vadi tabanları gevşek alüvyon zeminlerle kaplıdır. Jeoloji mühendisleri, zemin farklılıklarını deprem risk haritalarına işleyerek yerleşim planlarını yönlendirir.

Kum, kil ve çakıl karışımından oluşan alüvyon zeminler, deprem dalgalarını büyütme (zemin büyütmesi) özelliğine sahiptir. Kayalık zeminlere kıyasla, alüvyon zeminlerde sarsıntı şiddeti iki veya üç kat daha fazla hissedilebilir. Ayrıca suya doygun kumlu zeminlerde “sıvılaşma” riski mevcuttur. Sıvılaşma; deprem anında zeminin taşıma gücünü kaybederek sıvı gibi davranması olayıdır. Bu durumda binalar zemine batabilir veya yan yatabilir. Risk analizlerinde, alüvyon zemin üzerindeki yerleşimlerin zemin etütlerine özel önem verilmektedir. Gerekli zemin iyileştirme çalışmaları yapılmalıdır.

Kars Deprem Riski: İlçe Bazlı Risk Değerlendirmesi

Kars’ın ilçeleri; fay hatlarına olan mesafeleri ve zemin özellikleri nedeniyle farklı risk profillerine sahiptir. Bu farklılıklar afet yönetim planlarının yerelleştirilmesini gerektirir.

İlçeRisk SeviyesiTemel Risk FaktörüZemin Yapısı
KağızmanYüksekKağızman Fayı ve Tuzluca FayıAlüvyon / Vadi Tabanı
SarıkamışOrta/YüksekHorasan-Narman Fay ZonuVolkanik / Ormanlık
DigorOrta/YüksekErmenistan Sınır FaylarıVolkanik Plato
Kars MerkezOrtaZemin Büyütmesi (Dere kenarı)Karışık (Kaya/Alüvyon)
SelimOrtaTali KırıklarOvasal Zemin
SusuzOrtaYerel FaylarVolkanik
ArpaçayOrtaErmenistan FaylarıOvasal / Volkanik
AkyakaOrtaSınır FaylarıAlüvyon

Aktif fay hattı, Kağızman ilçesinin içinden geçmektedir. Fayın doğrudan içinden veya çok yakınından geçmesi nedeniyle ilçe, bölgedeki en yüksek riskli alan olarak öne çıkar. Ayrıca Aras Nehri vadisindeki gevşek zemin yapısı riski artırır. Sarıkamış ise Horasan ve Narman faylarına yakınlığı nedeniyle sismik hareketliliğe açıktır. Merkez ilçe genellikle daha sağlam zeminlere sahiptir. Olsa da Kars Çayı kenarındaki yapılaşmalar risk oluşturur. Eski yapı stoğu, önemli bir risk unsuru oluşturmaktadır. Sınır ilçeleri olan Digor, Akyaka ve Arpaçay; Ermenistan kaynaklı depremlerden en çok etkilenecek bölgelerdir.

Kars Deprem Riski: Yapı Stoğu ve Kırsal Mimari Sorunu

Kars’ın deprem güvenliğini tehdit eden en önemli unsurlardan biri, mevcut yapı stoğunun durumudur. Şehir merkezinde modern yönetmeliklere uygun yeni binaların yanı sıra; mühendislik hizmeti almamış eski yapılar da bulunmaktadır. Özellikle 1999 öncesi yapılan binalarda düşük kaliteli beton ve nervürsüz demir kullanılmıştır. Olası bir depremde hasar riskini artırır. Bitişik nizam yapılaşma, deprem anında binaların birbirine çarpmasına (çekiçleme etkisi) neden olabilir. Mühendisler, kentsel dönüşüm projeleriyle risk taşıyan bu binaları yenilemeyi hedeflemektedir.

Ancak asıl büyük risk, kırsal kesimdeki yığma taş ve kerpiç yapılardadır. Geleneksel mimarili bu evler; ağır damları ve zayıf duvarları nedeniyle deprem yüklerine karşı son derece dirençsizdir. Kerpiç yapılar, esnek olmayan ve gevrek kırılma gösteren bir karaktere sahiptir. Geçmiş depremlerdeki can kayıplarının büyük bir kısmı, kırsal alandaki bu tür yapıların yıkılmasından kaynaklanmıştır. Riskle mücadelede, köydeki yapı stoğunun güçlendirilmesi veya yenilenmesi en acil konulardan biridir. Çelik konstrüksiyonlu köy evleri gibi çözümlerle bu riskin azaltılması amaçlanmaktadır.

Soğuk İklim ve Deprem: Kış Senaryosu

Kars, Türkiye’nin kışı en sert geçen ve en soğuk illerinden biridir. Bu iklimsel özellik deprem risk yönetimini zorlaştırır. Bu iklimsel özellik, risk yönetimini diğer bölgelere göre çok daha karmaşık hale getirir. Olası bir depremin kış aylarında meydana gelmesi, “ikincil afet” riskini doğurur. Enkaz altındaki vatandaşlar için hipotermi riski, en az travmatik yaralanmalar kadar hayati bir tehlikedir. Ayrıca kar yağışı ve buzlanma; arama-kurtarma ekiplerinin bölgeye ulaşmasını engelleyebilir veya geciktirebilir. Deprem risk planlaması, bu zorlu kış şartlarını mutlaka kapsamalıdır.

Afet planlarında “Kış Senaryosu” mutlaka yer almalıdır. Çadır kentlerin ısıtılması, konteynerlerin kış şartlarına uygun olması ve yakıt stoklarının hazır bulundurulması gerekir. Enkaz kaldırma çalışmalarında iş makinelerinin donmaması için özel önlemler alınmalıdır. Kars deprem riski sadece sarsıntıyla ilgili değildir. Soğukla mücadeleyi de içerir. Bu nedenle lojistik planlama, yaz aylarına göre değil; -30 dereceleri bulan kış şartlarına göre yapılmalıdır.

Heyelan ve Kaya Düşmesi Riski

Özellikle Kağızman ve Sarıkamış gibi dik vadi yamaçlarına sahip bölgeler; heyelan ve kaya düşmesi riski taşımaktadır. Şiddetli bir deprem, dengesi bozulmuş toprak ve kaya kütlelerini harekete geçirir. Bu durum, yerleşim yerlerine kaya düşmesini ve yolların kapanmasını tetikler. Ulaşım yollarının kapanması, afet anında şehre yardım ulaşmasını engeller. Jeoloji mühendisleri bu bölgeleri haritalandırarak, deprem riski kapsamındaki ikincil afetleri belirler.

Jeoloji mühendisleri riskli yamaçları belirleyerek haritalandırır. Kaya düşmesi riski taşıyan bölgelerde; çelik ağlar, bariyerler veya istinat duvarları ile önlem alınır. Heyelan riski yüksek olan alanlar ise yerleşime kapatılır. Kars’taki deprem riski yönetimi, çoklu afet perspektifiyle ele alınmalıdır. Özellikle ilkbahar aylarında kar erimeleriyle toprağın suya doyması, deprem anında heyelan riskini zirveye taşır.

AFAD ve Acil Durum Hazırlıkları

Kars İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü, şehri olası bir depreme hazırlamak amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir. İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) dahilinde; toplanma alanları, barınma merkezleri ve lojistik depolar belirlenmiştir. AFAD; kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları ile koordineli bir şekilde düzenli tatbikatlar düzenler. Hazırlık seviyesini test eder. Kurumlar, deprem riski senaryolarına göre hareket kabiliyetlerini artırır.

Halkın bilinçlendirilmesi afet yönetiminin temel taşıdır. Okullarda ve köylerde verilen eğitimler, vatandaşların afet anında doğru davranış biçimlerini öğrenmesini sağlar. Özellikle kırsal kesimde yaşayan vatandaşlara, yapılarını basit yöntemlerle nasıl güçlendirebilecekleri anlatılır. Her hanenin deprem çantası hazırlaması ve aile afet planı yapması teşvik edilmektedir. Bilinçli bir toplum, sismik risk karşısında can kaybını azaltan en önemli faktördür.

Mühendislik Çözümleri ve Yapı Denetimi

Güvenli yapılaşmanın temeli, tavizsiz işleyen bir yapı denetim sistemidir. Kars’ta inşa edilen her bina; zemin etüdünden iskan aşamasına kadar titizlikle denetlenmelidir. Zemin etütlerinde; volkanik tüf ve alüvyon zeminlerin taşıma kapasiteleri laboratuvar testleriyle belirlenir. Mühendisler, bu veriler ışığında statik projeleri hazırlar ve uygun temel sistemini seçer. Radyal temel kullanımı yükü zemine yayarak riski azaltır. Mühendislik bilimi, deprem riskiyle mücadelede en önemli güvencedir.

İnşaatlarda C30 ve üzeri beton sınıfı kullanılır. Nervürlü demir zorunluluğu ve perde beton uygulamaları, yapı güvenliğini artırır. Soğuk iklim nedeniyle, beton dökümü sırasında donma riskine karşı gerekli önlemler alınmalıdır. Kars deprem riski ile mücadelede mühendislik bilimi hata kabul etmez. Kaçak yapılarla mücadele ve imar affı denetimi önemlidir. Kapsamındaki binaların denetimi yerel yönetimlerin öncelikli görevi olmalıdır.

Üniversite İşbirliği ve Bilimsel Araştırmalar

Kafkas Üniversitesi, bölgedeki deprem araştırmalarında tartışmasız aktif bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda, üniversitenin ilgili bölümleri; yerel faylar, zemin koşulları ve yapı stoğu üzerine kapsamlı akademik çalışmalar yürütmektedir. Elde edilen bu çalışmalar, yerel yönetimlere bilimsel veri sağlayarak doğrudan kentsel planlamaya yön verir. Bunun yanı sıra, TÜBİTAK ve MTA projeleri ile de bölgenin sismik tehlike haritası sürekli güncellenmektedir. Akademisyenler ise, risk üzerine yaptıkları çalışmalarla bölgesel farkındalığı önemli ölçüde artırır.

Özellikle paleosismoloji çalışmaları, fayların geçmişteki kırılma izlerini sürer ve bu sayede gelecek depremlerin zamanlaması hakkında ipuçları arar. Aynı zamanda, bilim insanları bölgedeki enerji birikimini izlemek için GPS istasyonları ve sismometreler kurar. Zira, bilgi korkuyu yener. Nitekim, bölge halkı jeolojik gerçekleri bilimsel verilerle öğrendikçe artık daha rasyonel önlemler almaktadır. Sonuç olarak, bilimsel veriler Kars deprem riski yönetiminin asıl temelini oluşturur.

Kars Deprem Riski: Ulaşım ve Altyapı Güvenliği

Deprem anında ulaşım ağının açık kalması, hiç şüphesiz hayati önem taşır. Bu kritik gerçekten hareketle, Kars’ı çevre illere bağlayan yollar, köprüler ve viyadükler sismik açıdan mutlaka güçlendirilmelidir. Ayrıca, demiryolu da stratejik bir ulaşım ve lojistik kanalıdır. Zira, rayların ve tünellerin depreme dayanıklılığı, hem uluslararası ticaret hem de yardım lojistiğinin sürekliliği için kritiktir. Dolayısıyla, ulaşım planlamasında, deprem riski daima birincil öncelik olarak ele alınmalıdır.

Benzer şekilde, içme suyu, kanalizasyon, doğal gaz ve elektrik gibi altyapı sistemlerinin de sarsıntıya karşı dayanıklı olması gerekmektedir. Özellikle Kars’ın kış şartlarında enerji kesintisi, ciddi bir donma riskini beraberinde getirir. İşte bu nedenle, trafoların ve doğal gaz istasyonlarının sismik güvenliği kesinlikle sağlanmalıdır. Özetle, risk planlamasında altyapının sürekliliği, en az bina güvenliği kadar önemlidir.

Kars Deprem Riski: Gelecek Projeksiyonları ve Sonuç

Bilimsel veriler, Doğu Anadolu’daki tektonik hareketliliğin devam edeceğini açıkça göstermektedir. Kars belki doğrudan büyük bir fayın üzerinde değildir; ancak, çevresindeki aktif kuşakların kesinlikle etkisi altındadır. Unutulmamalıdır ki, deprem; zamanı önceden bilinemeyen, fakat yeri öngörülebilen bir doğa olayıdır. Bu yüzden, Kars halkı ve yöneticileri bu gerçeği kabul etmeli ve hazırlıklarını adeta “yarın deprem olacakmış gibi” sürdürmelidir. Sonuçta, gelecek planlamasında sismik risk faktörü daima göz önünde bulundurulmalıdır.

Hiç şüphesiz, sağlam zemin üzerine, doğru mühendislik ve kaliteli malzeme ile inşa edilmiş binalar, depreme karşı en büyük güvencedir. Kentsel dönüşümün hızlanması, kırsal yapıların iyileştirilmesi ve toplumsal bilincin artması; işte tüm bunlar Kars’ı daha güvenli bir geleceğe taşıyacaktır. Bölgedeki sismik tehlike, esasen yönetilebilir bir risktir. Yeter ki, geçmişten ders alarak bilimin ışığında adımlar atılsın; çünkü atılan her adım hayat kurtarır. Zira, can kayıplarının asıl nedeni deprem değil, maalesef ihmal ve tedbirsizliktir. Nihayetinde, güvenli ve sağlam bir Kars için bugünden harekete geçmek, hepimiz için toplumsal bir sorumluluktur.

Youtube videolarımızı izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Daha fazla bilgi almak ve bizimle iletişim kurmak için buraya tıklayabilirsiniz.

İlgili Makaleler

Karabük Deprem Riski: Batı Karadeniz'in Sismik Analizi
Blog

Karabük Deprem Riski: Batı Karadeniz’in Sismik Analizi

Türkiye, yer yapısı nedeniyle Alp-Himalaya sistemi üzerinde yer almaktadır. Alp-Himalaya sistemi konumu ülkenin doğusundan batısına kadar etkilidir. Her bölgeyi farklı derecelerde deprem tehlikesine maruz bırakıyor.