Hatay Deprem Riski: Kesişim Noktasındaki Kırılgan Kent

Hatay Deprem Riski: Kesişim Noktasındaki Kırılgan Kent

Bu Yazıyı Paylaş

Binlerce yıllık mirasıyla medeniyetlerin beşiği olarak anılan Hatay, 6 Şubat 2023 sabahı tarihinin en büyük felaketlerinden birine sahne oldu. Bu deprem, Hatay deprem riski konusunun bir teori olmaktan çıktığını acı bir gerçek hâline getirdiğini gözler önüne serdi. Gerçek şu ki, Hatay’ın deprem tehlikesi Türkiye’nin pek çok iline göre hem daha karmaşık hem de daha yüksek bir seviyededir. Bunun temel nedeni ise şehrin, Kuzey Anadolu Fayı (KAF) gibi tek bir fay hattı üzerinde konumlanmamış olmasıdır. Tam aksine, Hatay, Anadolu, Afrika ve Arap tektonik levhalarının çakıştığı bir noktadadır. “Maraş Üçlü Birleşimi” denilen kritik bir tektonik noktanın merkezinde konumlanıyor. Kısacası, Hatay deprem riski, Doğu Anadolu Fayı, Ölü Deniz Fayı ve Kıbrıs Yayı’nın ortak tehdidiyle çevrilidir. Bu yazı, Hatay’ın neden bu kadar büyük bir riskle yüzleştiğini, 6 Şubat’ta meydana gelenleri ve ileriye dönük çözümleri inceliyor. Özellikle yapısal güçlendirme perspektifinden kaçınılmaz çözümleri ayrıntılı bir biçimde ele alıyor.

Tektonik Konum: ‘Maraş Üçlü Birleşimi’ Neden Tehlikeli?

Hatay’da deprem riskini değerlendirebilmek için öncelikle bölgenin jeolojik yapısına bakmak gerekir. İl, “Maraş Üçlü Birleşimi” (Maras Triple Junction) adıyla anılan, karmaşık bir jeolojik noktanın çok yakınında konumlanmıştır. Bu noktada üç devasa levhanın sınırları kesişiyor:

  1. Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF): Kökeni kuzeydoğu yönündedir.
  2. Ölü Deniz Fayı (ÖDF): Güneyden, yani Suriye ve Lübnan’dan gelir.
  3. Kıbrıs Yayı: Akdeniz’in iç sularından gelen bir dalma-batma zonudur.

Arap levhası, kesintisiz bir biçimde kuzeye doğru süzülürken, Anadolu levhasını sıkıştırma etkisini sürdürüyor. Bu devasa enerji, üç ana fay hattının kavşak noktasında birikiyor. Gaziantep ve Kahramanmaraş, bu birleşimin kuzeydoğu köşesinde konumlanırken, Hatay ise tam kesişimin güneybatı ucunda yer alıyor. Sonuç olarak Hatay, bu büyük fay sistemlerinin doğuracağı depremlerin doğrudan etkisiyle deprem riski altına giriyor. Bir fay kırıldığında, geri kalan iki fay üzerindeki gerilim anında artıyor.

Ana Tehdit 1: Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF)

Hatay’ın deprem tehlikesini şekillendiren en belirgin tehditlerden biri Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF) olarak öne çıkıyor. Bu fay, Bingöl’ün Karlıova köşesinden başlayıp, Maraş’ın üçlü birleşim noktasına kadar uzanıyor. 6 Şubat 2023’te Mw 7.7 büyüklüğündeki ilk deprem, DAF’ın Pazarcık segmentinde meydana geldi. Bu sarsıntı, DAF’ın güneybatı kolu olan Pazarcık-Erkenek bölgesinde bir kırılma yaratarak birikmiş enerjiyi serbest bıraktı.

Bu kırılma, Hatay deprem riski açısından iki yıkıcı etki yarattı:

  1. Stres Transferi: 7.7 büyüklüğündeki deprem, DAF’ın güney ucundaki gerilimi doğrudan Ölü Deniz Fayı’nın kuzey segmentlerine (Amanos/Narlı Fayı) yönlendirdi.
  2. Uzak Alan Sarsıntısı: Depremin gücü o kadar çarpıcıydı ki, 100-150 km uzakta olmasına rağmen sarsıntı Hatay’a neredeyse bozulmadan ulaştı. Özellikle dayanaksız zeminler bu titreşimi daha da artırarak büyük bir yıkıma sebep oldu.

Ana Tehdit 2: Ölü Deniz Fayı (ÖDF)

Hatay deprem riski için belki de en doğrudan kaynak, Ölü Deniz Fayı (ÖDF) olarak adlandırılan yapıdır. DAF’ın son bulduğu Amik Ovası’ndan başlayıp, güneye doğru Suriye, Lübnan, Ürdün ve İsrail üzerinden Kızıldeniz’e uzanır. Bu fay, şehrin tam kalbinden (veya tam içinden) geçiyor. 6 Şubat’taki 7.7 büyüklüğündeki depremden sonra bu fay hattı da tetiklendi. Nitekim, 20 Şubat’ta (saat 20:04’te 6.4 Mw Defne depremi) yaşanan sarsıntılar, doğrudan bu fay sistemi üzerinde meydana geldi. Ölü Deniz Fayı, tarih sahnesinde (MS 115, 526 ve 1822 Halep depremleri gibi) 7.0’ın üzerindeki şiddetli sarsıntılar üretmiştir. Fay hattının Amik Ovası’ndan çıkarak Antakya ve Samandağ’a uzanan kolları, şehrin tam altından ya da çok yakından geçer. Bu coğrafi konum, Hatay deprem riski için “kaynağında deprem” tehlikesinin varlığını doğurur.

Ana Tehdit 3: Kıbrıs Yayı (Denizden Gelen Megathrust Riski)

Üçüncü ve en ciddi potansiyel tehdit, Akdeniz’de, özellikle Kıbrıs Yayı’nda ortaya çıkıyor. Bu yay, Afrika levhasının Anadolu levhasının altına daldığı bir dalma-batma bölgesi olarak tanımlanır. Bu tarz fay hatları, dünyada kaydedilen en büyük megathrust depremlerine (örneğin Japonya 2011 ve Şili 1960 gibi) sebep olur.

Jeologlar, Kıbrıs Yayı’nın 8.0 büyüklüğünün üzerinde depremler üretebileceğini belirtir. Bunun yanında, 6 Şubat’taki depremlerin bu yay üzerindeki gerilimi artırmış olabileceği düşüncesi (veya ihtimali) endişe yaratıyor. Bu fayın kırılması yalnızca şiddetli bir sarsıntı yaratmakla kalmaz. Aynı zamanda İskenderun, Arsuz ve Samandağ kıyılarını tehdit eden muazzam bir tsunami riski de doğurur. Dolayısıyla Hatay deprem riski, sadece karadan değil, denizden de kaynaklanan çok boyutlu bir tehlike olarak karşımıza çıkıyor.

Tarihin Acı Tanıklığı: Antakya’nın Defalarca Yıkılışı

Hatay deprem riski taze bir olgu gibi ortaya çıkmıyor; tarih boyunca süregelen bir gerçektir. Antakya ise, var olduğu sürece (veya tarih boyunca) defalarca sarsıntıya maruz kalmıştır. Bu depremler zaman zaman şehrin tamamen yok olmasına kadar uzanan izler bırakmıştır.

  • MS 115 Antakya Depremi: Roma İmparatoru Trajan’ın şehirde olduğu sırada (tahmini 7.5 Mw) meydana gelen bu şiddetli sarsıntı, şehri tamamen yıktı. On binlerce insanın ölümüne yol açtı.
  • MS 526 Antakya Depremi: Tarih kitaplarının sayfalarına, ölümcül depremler arasında en çarpıcı örneklerden biri olarak kazınmıştır. Şiddetinin 7.0’ı aşan bir ölçekte olduğu öne sürülür. Şehirde 250 bin civarında insanın canını yitirdiği tahmin edilmektedir. Bu büyük yıkımın ardından Antakya, bir daha asla eski ihtişamına ulaşamamıştır.
  • 1822 Halep Depremi: 1822 yılında, Ölü Deniz Fayı boyunca sarsıntıyı tetikleyen bir deprem yaşandı. Magnitüdü yaklaşık 7.0+ Mw olarak tahmin edilen Halep Depremi, Halep’ten Antakya’ya uzanan geniş bir coğrafyada yıkıcı etkiler yarattı. eçmişe ait belgeler, 6 Şubat 2023’teki depremin sürpriz olmadığını kanıtlar. Bu deprem, Hatay’ın deprem riski için tektonik bir döngünün zorunlu bir sonucu olmuştur.

6 Şubat 2023 Felaketi: Hatay Neden Bu Kadar Ağır Yıkıldı?

6 Şubat’ta Hatay deprem riski neden bu denli ağır bir tabloya büründü? Yanıt üç unsurun ölümcül bir sentezinde gizli: fay hatları, yerin jeolojik yapısı ve binaların dayanıklılığı.

1. Hatay Deprem Riski: Sarsıntının Süresi ve Ardışık Depremler

Hatay’a ilk darbeyi vuran sarsıntı, 7.7 büyüklüğünde ve Pazarcık’tan kaynaklanıyordu. Ayrıca olağanüstü bir uzunluğa sahipti, yaklaşık 80-90 saniye sürdü. Bu beklenmedik süre, binaların dayanma gücünü büyük ölçüde tüketti. Yapılar adeta “yoruldu”. İlk depremden ayakta kalan, fakat ağır hasar gören binalar, dokuz saat sonra meydana gelen 7.6 büyüklüğündeki Elbistan depremini kaldıramadı. Üstelik 20 Şubat’ta meydana gelen 6.4 büyüklüğündeki Defne depremi, hâlâ zarar görmüş yapıların çökmesine yol açtı. Özetle, şehir art arda gelen darbelerle sanki bir nakavt yemiş gibi oldu.

2. Hatay Deprem Riski: Amik Ovası’nın Zemin Yapısı

Hatay deprem riski için en tehlikeli çarpan, zemin yapısıdır. Antakya’nın, özellikle Asi Nehri kıyısının; Defne, Samandağ, Kırıkhan ve İskenderun’un büyük bir kısmı alüvyal bir ova üzerine serpilmiştir. Bu ova (veya bu zemin), eski Amik Gölü’nün kurutulmasıyla oluşmuştur. Uzmanlar bu zeminleri ZD ya da ZE zemin sınıfı olarak tanımlıyor.

  • Zemin Büyütmesi (Amplifikasyon): Bu hafif yapılı zeminler, 100 km uzaktan gelen deprem dalgalarını bir hoparlörün sesi gibi yükseltiyor. Sonuçta sarsıntı beş ila on kat arasında artıyor.
  • Zemin Sıvılaşması (Likifaksiyon): En büyük yıkımın kaynağı işte burasıydı. Depremin tam anında, suyla doymuş, gevşek topraklar taşıma gücünü aniden kaybetti. Adeta akışkan bir sıvıya dönüştü (veya sıvı gibi davrandı). Bu ani zayıflık, binaların temel direncini çökertti. Bir kısmı yana yattı, bazıları devrildi, diğerleri ise toprağın derinliklerine saplandı.

3. Hatay Deprem Riski: Riskli Yapı Stoğu

Zayıf bir zemine çürük binalar eklendiğinde felaket kaçınılmaz oldu. Yıkılan yapıların incelenmesi ise ortak sorunları ortaya çıkardı.

  • Binaların büyük bir kısmını inşaat ekipleri 1999 deprem yönetmeliği henüz yürürlüğe girmeden önce kurmuştu.
  • Betonun kalitesi (C10-C15) oldukça düşüktü. Deniz kumu kullandıkları için içinde tuz vardı. Bu da korozyon sorununa yol açıyordu.
  • Demir donatılar yetersizdi. Yüzeyleri düzdü, yani nervürsüzdü ve pas tutuyordu.
  • “Yumuşak kat” (zemin katının dükkan olarak tasarlanması) ve “kısa kolon” gibi tasarım hataları, binaların sadece birkaç saniye içinde çökmesine yol açabiliyordu.

Hatay Deprem Riski: Limanlar, Hastaneler ve Sınır Kapıları

Hatay deprem riski, sadece konutları hedef almakla kalmadı. Aynı zamanda stratejik altyapıya da çarptı.

  • İskenderun Limanı: 6 Şubat depremlerinde limanın bir kısmı çöktü. Sıvılaşma nedeniyle rıhtımda büyük hasar oluştu.
  • Hastaneler: Hatay’da devlet ve özel hastanelerin bir kısmı, depremin etkisiyle ya tamamen yıkıldı ya da hizmet veremez hâle geldi. Bu kayıp, afet müdahalesini büyük ölçüde felç etti. Özellikle hastanelerin “yumuşak kat” tasarımları, çöküşlerde belirgin bir rol oynadı.
  • Sınır Kapıları: Suriye sınırındaki Cilvegözü ve Yayladağı kapılarına yönelen yollar ile üzerlerindeki viyadükler ciddi zarar gördü. Bu durum, uluslararası yardımların ve lojistik akışının kesintiye uğramasına yol açtı.

Tarihi Mirasın Durumu: Paha Biçilemez Kayıp

Hatay deprem riski en büyük darbeyi şehrin tarihi mirasına vurdu.

  • Habib-i Neccar Camii: Anadolu’nun en eski camilerinden birisi olarak tarihe geçen bu yapı, günümüzde tamamen yıkılmış durumda.
  • Antakya Ortodoks Kilisesi: Yıkıcı ölçüde büyük bir hasar gördü.
  • Tarihi Meclis Binası: Hatay Devleti’nin sembolü olan bina kullanılamaz hale geldi.

Bu paha biçilemez eserlerin yeniden inşası ya da güçlendirilmesi, sıradan yaklaşımların ötesinde, özelleşmiş teknikler gerektirir. Geleneksel betonarme yöntemleri, tarihî dokuya müdahale ederek zarar verme potansiyeli taşır. İşte bu noktada, firmamızın uzmanlaştığı karbon fiber (CFRP) tabanlı yapısal güçlendirme teknikleri öne çıkar. Ekipler, karbon fiberi tarihî yığma yapıların duvarlarına sıva altına ince bir katman hâlinde uygular. Neredeyse görünmez bir sismik koruma sağlar. Hafifliği sayesinde ise orijinal yapıya ek bir yük bindirmez.

Çözüm Yöntemleri: Yeniden İnşa ve Güçlendirme

Hatay, deprem riskinin gerçek yüzüyle karşı karşıya kaldı. Şehri yeniden inşa ederken, aynı hataları tekrarlama lüksümüz artık yok.

1. Zemin Odaklı Kentsel Dönüşüm ve Fay Yasası

Ağır hasarlı binaların tek çaresi kentsel dönüşümdür. Ancak bu sürecin yönlendiricisi, zemin koşulları olmalı. Ondan sapmak riskin artmasına yol açar. Amik Ovası’nın ortasındaki ZE (ve ZD) tipindeki zeminlerde, uzmanlar sıvılaşmayı kanıtladı. Bu sebeple yetkililer burada yüksek katlı, yoğun yapılaşmaya kesinlikle izin vermemelidir. Şehir, daha dayanıklı kabul edilen yamaçlara (dağ eteklerine) planlı bir geçişle kaydırılmalıdır. Ayrıca “Fay Yasası” çıkarılmalıdır. DAF ile ÖDF’nin yüzey kırığı hatları (fay zonları) üzerine yeni bir bina inşası mutlaka yasaklanmalıdır.

2. Yapısal Güçlendirmenin Kritik Rolü

Kentsel dönüşüm (yıkıp yeniden yapma) genellikle uzun süren ve yüksek maliyetli bir süreçtir. Ancak 6 Şubat itibarıyla “az hasarlı” ya da “orta hasarlı” raporu alan binlerce yapı hâlâ ayaktadır. Bu binalar, bir sonraki depremde patlayacak bir zaman bombası gibi tehlike sağlar. Bu bağlamda, yapısal güçlendirme, bu yapıların hızlı ve ekonomik bir şekilde güvenli hâle gelmesini sağlayan tek yoldur. Firmamız, bu alanda en modern çözüm olarak karbon fiber (CFRP) güçlendirme sistemlerini kullanmaktadır.

Hatay Deprem Riski: Neden Karbon Fiber? Hatay’ın Zeminine ve İklimine Uygun Çözüm

Geleneksel beton mantolama yöntemleri, binaya fazladan kütle ekleyerek yapıyı ağırlaştırır. Bu ek yük, Hatay’ın narin alüvyon zeminine daha büyük bir baskı yapar. Depremler sırasında binanın zemine gömülme (sıvılaşma) riskini daha da artırır. Öte yandan, karbon fiber güçlendirmenin Hatay için sunduğu avantajlar şunlardır:

  • Hafiftir: Karbon fiber takviyesi binaya ek bir yük getirmez. Bu sayede, zayıf zeminler (örneğin Amik Ovası) için ideal bir çözüm ortaya çıkar. Binanın depremde çekeceği sismik kuvveti de yükseltmez.
  • Korozyona Uğramaz: Hatay’ın nemli ve sıcak Akdeniz iklimi çeliği çabuk paslatıyor. 6 Şubat’ta yıkılan binalarda korozyonun ne kadar büyük bir sorun olduğu çarpıcı bir şekilde ortaya çıktı. Ancak karbon fiber asla pas tutmaz. Kalıcı, bakım gerektirmeyen bir onarım seçeneği sunar.
  • Hızlıdır: Ekibimiz, binayı boşaltmadan, gürültü ve moloz bırakmadan çalışmayı çabuk tamamlar. Hayatın hızla normale dönmesi için bu, son derece kritik bir adımdır.
  • Yüksek Mukavemetlidir: Çelikten kat kat daha güçlüdür. Binaların deprem direncini ve sünekliğini (esneme kabiliyetini) artırır. Özellikle 6 Şubat’ın katili olarak nitelendirilen “yumuşak kat” sorununu çözmede son derece etkilidir.

Şirketimizin uzman kadrosu, bu malzemeyi bir kumaş gibi kolonlara sarıyor (sargılama). Deprem anında parçalanmasını önlüyor. Kirişlerin altına plaka şeklinde yapıştırarak (eğilme güçlendirmesi) taşıma kapasitesini artırıyor. Hatay deprem riski için karbon fiber, zemin dostu ve hızlı bir çözümdür.

Hatay Deprem Riski: Bireysel Hazırlık: “Şimdi Ne Yapmalıyız?”

Hatay’da deprem riski yönetimi çabalarının yanı sıra, bireysel hazırlık da mutlaka bulunması gereken bir unsurdur. 6 Şubat’ta depremi yaşayan bir bölge olduğumuzdan, afet bilinci oldukça yoğundur. Fakat bu bilinci sürekli canlı tutmak da şarttır.

  • Deprem Çantası: Her evde güncel bir çantanın bulunması şarttır. İçinde taze su, dayanıklı gıdalar, temel ilk yardım malzemeleri, bir fener, radyo ve önemli evraklar yer almalıdır.
  • Eşya Sabitleme: Ev içinde devrilme riski taşıyan tüm ağır mobilyalar (dolap, kitaplık, televizyon gibi) duvara sıkıca bağlanarak sabitlenmelidir.
  • Aile Afet Planı: Aile bireyleri, sarsıntı anında “Çök-Kapan-Tutun” yöntemini bilip uygulamalıdır. Deprem sonrası nerede toplanacakları ve hangi iletişim kanallarının kullanılacağı da önceden netleştirilmiş olmalıdır.
  • Yapısal Analiz: Görünüşte sorunsuz binalar dahi uzman mühendisler tarafından mutlaka incelenmelidir. “Riskli Bina Tespiti” yaptırmak bir tercih değil, zorunluluktur.

Sonuç: Hatay Deprem Riski ve Sorumluluğumuz

Özetle, Hatay deprem riski aşırı derecede yüksek ve somut bir gerçektir. Şehir, DAF, ÖDF ve Kıbrıs Yayı’nın buluşma noktasında yer alıyor. Bu konum, sarsıntılara karşı son derece hassas bir zemini beraberinde getiriyor. Amik Ovası’nın gevşek toprakları, tehlikeyi iki katına çıkarıyor. 115, 526, 1822 ve yeni 2023 depremleri, bu durumun acı verici kanıtlarıdır. “Güvenli bölge” algısı artık tamamen yıkılmış durumda. Ancak çaresizliğe kapılmaya gerek yoktur. Bilim ve mühendislik çözümün anahtarlarıdır. Vatandaşlar binalarının dayanıklılığını kontrol ettirmelidir. Yetkililer, karbon fiber gibi modern tekniklerle uygulanan yapısal güçlendirme ve zemin odaklı kentsel dönüşüm adımlarını bir an önce hızlandırır. Hatay’ın deprem riski ile yaşamayı sürdürebilmesi, dayanıklı binaların inşasıyla mümkün olur.

Youtube videolarımızı izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Daha fazla bilgi almak ve bizimle iletişim kurmak için buraya tıklayabilirsiniz.

İlgili Makaleler