Dünya enerji ihtiyacının büyük bir kısmını denizlerden alıyor. Petrol ve doğalgaz platformları ile açık deniz rüzgar tarlaları, modern mühendisliğin en önemli örneklerindendir. Ancak bu büyük tesisler, dünyanın en zorlu ortamı olan açık denizde varlıklarını sürdürmek zorundadır. Tuzlu su korozif bir etki yapıyor. Dalga hareketleri sürekli. Derinlik basıncı yüksek. Biyolojik yaşam da yapıları istila ederek tehdit oluşturur. Tüm bu faktörler, büyük tesisleri sürekli tehdit etmektedir. Bu tehditleri yönetmek ve yatırımları korumak için, su altı endüstriyel inceleme hizmetleri devreye girer. Bu hizmetler, sadece basit bir bakım işi değildir. Bu hizmetler çevre felaketlerini önler, insan hayatını korur ve enerji güvenliğini sağlar.
Offshore endüstrisinde su altı yapı elemanları, adeta “buzdağının görünmeyen kısmı”dır. Bir platform ya da rüzgar türbini su üstünde ne kadar sağlam görünürse görünsün asıl taşıma sistemi suyun altındadır. Ceketler, kazıklar, boru hatları ve kablo bağlantıları sürekli dinamik yüklere karşı koyar. Su altı incelemeleri, yapı bütünlüğünü kontrol etmek için teknoloji ve uzmanlığı birleştirir. Otonom robotlara geçiş süreci, veri temelli kararların temelini oluşturur. Bu makalede; offshore yapılarında gerçekleştirilen kontrol süreçlerini, hasar mekanizmalarını ve geleceğin denetim trendlerini derinlemesine inceliyoruz
Offshore Yapılarında Risk Faktörleri ve Hasar Mekanizmaları
Mühendisler, kapsamlı bir inceleme programı hazırlamadan önce; yapının karşılaştığı tehditleri derinlemesine anlamalıdır. Zira offshore (açık deniz) yapılar, karadakilere göre çok daha sert ve yıpratıcı bir ortamda yer alır. Bu zorlu koşullar altında, yapının bileşenlerini oluşturan metal, beton ve kompozit malzemeler; sürekli olarak bozulma ve aşınma riski altındadır.
Konuyu biraz daha detaylandırarak korozyon ve malzeme kaybı meselesine odaklanalım. Bilindiği üzere deniz suyu; içinde taşıdığı klorür iyonları ve sahip olduğu yüksek iletkenlik nedeniyle, metaller için son derece güçlü bir elektrolittir. İşte bu kimyasal özellik, çelik yapılar üzerindeki korozyon sürecini ciddi oranda hızlandırır. Her ne kadar uzmanlar, çelik yapıları özel kaplamalar ve katodik koruma yöntemleri ile korusa da; maalesef bu sistemler zamanla zayıflar. Sonuçta, korumasız kalan çelik yapılar; kaçınılmaz olarak korozyona açık hale gelir. Bu süreçte, “Pitting” adı verilen çukurcuk korozyonu veya genel yüzey korozyonu çelik yapıları doğrudan etkiler. Teknik açıdan bakıldığında korozyon, yapısal elemanların et kalınlığını azaltır ve bu azalma, yapının yük taşıma kapasitesini tehlikeli biçimde düşürür. Bu noktada uzmanlar, ultrasonik cihazlar kullanarak kalınlık kayıplarını mikron hassasiyetinde ölçer.
Su Altı Endüstriyel İnceleme: Deniz Ortamı Kaynaklı Fiziksel Riskler
Bunun yanı sıra, metal yorgunluğu ve çatlaklar da göz ardı edilemeyecek risklerdir. Çünkü offshore yapılar; dalga darbeleri, akıntılar ve rüzgar gibi dinamik etkilere sürekli maruz kalır. Bu aralıksız baskı, özellikle kritik kaynak bölgelerinde metal yorgunluğuna yol açar. Ne var ki, metal yorgunluğu başta neredeyse görülmez; zira başlangıçta oluşan mikro çatlaklar çok küçük olduğu için fark edilmesi oldukça zordur. Ama zamanla bu mikro çatlaklar büyür ve yapının bütünlüğünü bozar. Eğer müdahale edilmezse, çatlaklar sonunda kırılmalara neden olur. Neyse ki uzmanlar, metal yorgunluğunu ve çatlakları erken aşamada tespit eder; böylece erken müdahale ile çatlak ilerlemesini durdurarak olası felaketleri önler.
- Biyolojik Kirlenme: Deniz canlıları, platform ayaklarını ve boru hatlarını yapay resif gibi kullanır. Midyeler, mercanlar ve yosunlar yapı üzerinde katmanlar oluşturur. Biyolojik kirlenme temelde iki risk yaratır: Ağırlık artışı ve çap büyümesi. Birincisi yapının ağırlığını artırırken, ikincisi çapı büyüterek hidrodinamik direnci artırır. Dalgalar, çapı büyümüş bir platform ayağına daha fazla kuvvet uygular. Sonuçta biyolojik kirlenme yapının tasarım limitlerini zorlar.
- Zemin Erozyonu: Zemin erozyonu (scour), deniz tabanındaki yapı temelleri için risk oluşturur. Akıntılar, temel çevresindeki kumu sökerek “scour” çukurları oluşturur. Temelin altı boşaldığında yapı desteksiz kalır ve devrilme riski doğar. Ekipler, özellikle rüzgar türbini temellerinde bu durumla sıkça karşılaşır.
Su Altı Endüstriyel İnceleme: İnceleme Seviyeleri ve Metodoloji
Offshore endüstrisi; su altı inceleme kurallarını DNV, API ve IMCA standartlarına göre sınıflandırır. Bu seviyeler; incelemenin detay kapsamını ve amacını belirler.
- Seviye 1 Genel Görsel İnceleme: Bu adımda ekip, yapıyı hızlıca tarayarak genel durumunu değerlendirir. Uzmanlar; büyük hasarları, kopmuş parçaları ve belirgin deformasyonları tespit etmeye çalışır. Çoğu zaman ROV’ler bu işi yapar. Temel amaç, yapısal bütünlüğü tehdit eden büyük bir sorun olup olmadığını belirlemektir.
- Seviye 2 Yakın Görsel İnceleme: Bu adımda ekipler; kritik bölgeleri ve şüpheli alanları temizler. Dalgıçlar ve robotlar; kaynak dikişlerini ve korozyon bölgelerini deniz canlılarından arındırır. Yüksek çözünürlüklü kameralar ve ışıklar kullanarak çatlak ve korozyon işaretlerini arar.
- Seviye 3 Tahribatsız Muayene: Tahribatsız Muayene (NDT); gözle görülmeyen hasarları bulmak için gelişmiş cihazların kullanıldığı aşamadır. Bu yöntem; metaldeki iç hataları, çatlak derinliğini ve koruma seviyesini ölçer. Tahribatsız muayene uzmanlık ve hassas ekipman ister.
İnsanlı Müdahale: Sanayi Dalgıçlığı
Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, endüstri insan yeteneğine ihtiyaç duymaya devam eder. Sanayi dalgıçları, su altı endüstriyel inceleme operasyonlarının en kritik unsurlarından biridir. Özellikle karmaşık geometrili yapılarda veya fiziksel onarım gerektiren durumlarda dalgıçlar devreye girer.
Dalgıçlar, yüzeye bağlı besleme sistemleri (Surface Supplied Diving) kullanır. Kasklarındaki kamera ve iletişim sistemi sayesinde yüzeydeki mühendislerle sürekli temas halindedirler. Dalgıcın gözü mühendisin gözüyle aynı olur. Dalgıçlar, su altında ACFM veya MPI gibi hassas NDT testlerini uygular.
İnsanlı dalışlar, derinlik ve süre sınırlarına takılır. Belirli bir derinlikten sonra endüstri, “Satürasyon Dalışı” yöntemini tercih eder. Bu yöntemde dalgıçlar, günlerce basınç odalarında kalarak derin sularda çalışır. Ancak bu yöntem pahalı ve risklidir. Bu yüzden endüstri insanı riske atmadan çalışan robotik çözümlere yönelir.
Su Altı Endüstriyel İnceleme: Robotik Devrim: ROV Teknolojisi
ROV’ler, açık deniz (offshore) operasyonlarının bel kemiğidir. İnsanların ulaşamadığı derinliklere inerek, yorulmadan günlerce çalışır ve ağır yükleri taşırlar. Günümüzde su altı işlerinin çoğunu ROV filoları yapmaktadır.
Gözlem Sınıfı ROV’ler küçük, çevik ve hızlıdır. Operatörler, bu araçları genellikle sığ sularda görsel inceleme için kullanır. Bu araçlar, yüksek çözünürlüklü kamera ve basit sonar sistemleri taşır. Rüzgar türbini temelleri ya da gemi karinalarını hızlıca kontrol etmek için Gözlem Sınıfı ROV’ler ideal bir çözüm sunar.
- İş Sınıfı ROV’ler: Kamyonet büyüklüğünde, güçlü hidrolik kollara sahip devasa robotlardır. Binlerce metre derinlikte görev yaparlar. Bu robotlar sadece gözlem yapmakla kalmaz; aynı zamanda fırçalarla yüzey temizliği yapar. NDT problarını yüzeye yerleştirir ve hatta vanaları açıp kapatır. Petrol platformlarının derin ayaklarının incelenmesinde başrolü oynarlar.
ROV teknolojisindeki son gelişmeler, otomasyonu öne çıkarmaktadır. Görüntü işleme sayesinde ROV’ler; çatlak veya korozyonu otomatik olarak tespit ederek operatörü uyarır. “İstasyon tutma” (Station Keeping) özelliği sayesinde, güçlü akıntılarda bile sabit kalarak hassas ölçüm yapar.
Su Altı Endüstriyel İnceleme: Tahribatsız Muayene Yöntemleri ve Uygulamaları
Uzmanlar, malzemeye zarar vermeden yapının durumunu su altında test eder. Teknisyenler, karadaki NDT yöntemlerini su altı koşullarına uyarlayarak uygular.
- Ultrasonik Kalınlık Ölçümü: Metalin kalınlığını ses dalgalarıyla ölçer. Cihaz; metale ses dalgaları gönderip geri dönüş süresini ölçerek kalınlığı hesaplar. Uzmanlar, korozyonlu boru duvarlarını bu yöntemle tespit eder. Dalgıç ya da ROV, ölçüm probunu temiz metal yüzeye temas ettirir. Saniyeler içinde milimetrik kalınlık verisi elde edilmektedir.
- Katodik Koruma Ölçümü: Mühendisler, korozyon koruması için çelik yapılara “kurbanlık anotlar” yerleştirir. Bu anotlar eriyerek çeliği korur. İnceleme sırasında uzmanlar, özel voltmetrelerle yapının elektriksel potansiyelini ölçer. Bu ölçüm; anotların işlevselliğini ve yapının koruma seviyesini gösterir.
- Manyetik Parçacık Testi: Ekipler, kaynak dikişlerindeki yüzey çatlaklarını bulmak için Manyetik Parçacık Testini (MPI) kullanır. Bu test sırasında ekipler, ferromanyetik malzemeye manyetik alan uygular ve üzerine floresan parçacıkları sıkarlar. UV ışık altında çatlaklar, parlak çizgiler halinde görünür hale gelir. Endüstri, bu yöntemi yorulma çatlaklarının tespiti için standart olarak kabul eder.
- ACFM: Boya ya da kaplamayı çıkarmadan çatlak tespiti yapan bir teknolojidir. ACFM (Alternating Current Field Measurement), elektromanyetik indüksiyon prensibiyle çalışır. Yüzey temizliği gerektirmediği için zaman ve maliyet tasarrufu sağlar. Bu yöntem, çatlağın sadece uzunluğunu değil derinliğini de hassas bir şekilde ölçer.
- FMD: Platformların taşıyıcı borularının içi normalde hava doludur. Eğer bir çatlak oluşursa borunun içine su girer. FMD (Flooded Member Detection) yöntemi; ultrasonik veya radyografik tekniklerle boru içinde su varlığını kontrol eder. Su tespiti, ilgili elemanda bütünlük kaybı olduğunun kesin kanıtıdır.
Su Altı Endüstriyel İnceleme: Açık Deniz Rüzgar Santralleri ve Kablo İncelemeleri
Yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinde, deniz rüzgar türbini sayısı hızla artmaktadır. Ancak santrallerin en kritik ve sık arızalanan bileşenlerini, deniz tabanına döşenen elektrik kabloları oluşturur. Elektrik kabloları, sistemin en sık arızalanan bileşenlerindendir; bu nedenle işletmeciler, deniz rüzgar türbini kablolarını sürekli izlemek zorundadır. Bu amaçla su altı inceleme ekipleri; ROV ve sonar sistemleriyle kablo rotalarını adım adım tarar. Özellikle ekipler, kabloların deniz tabanına gömülme durumunu (burial depth) kontrol eder; zira akıntı etkisiyle askıda kalan (free-span) kablolar, hareket ederek zarar görebilir. Uzmanlar şunu bilmelidir ki kablo hasarı, tüm santralin devre dışı kalmasına neden olabilir. Ayrıca ekipler; kablo koruma sistemlerinin durumunu ve türbin temellerindeki J-tüp girişlerini de düzenli olarak denetler.
Veri Yönetimi ve Dijital İkiz
Modern inceleme çalışmaları, sadece rapor yazmaktan ibaret değildir. Uzmanlar, sahadan toplanan terabaytlarca veriyi işleyerek analiz eder. Bu verilerle yapının “Dijital İkizi” (Digital Twin) oluşturulmaktadır.
Özel yazılımlar; yüksek çözünürlüklü videoları, sonar taramalarını ve lazer ölçümlerini işler. Sonuçta, mühendisler yapının 3 boyutlu ve gerçekçi bir bilgisayar modelini elde eder. Mühendisler, ofis ortamında bu model üzerinde sanal incelemeler ve hassas ölçümler yapabilir.
Veri odaklı yaklaşım, “Kestirimci Bakım” (Predictive Maintenance) stratejisini mümkün kılar. Kestirimci bakım sayesinde, arıza oluşmadan müdahale edilebilir. Bu yöntem, işletme maliyetlerini düşürerek plansız duruşların önüne geçer.
Su Altı Endüstriyel İnceleme: Zorluklar ve Gelecek Vizyonu
Offshore inceleme operasyonları, lojistik ve operasyonel açıdan büyük zorluklar barındırır. Hava koşulları, çalışmalara en büyük engel teşkil eder. Yüksek dalgalar ve fırtınalar, ekipleri günlerce hatta haftalarca bekletebilir (downtime). Bu nedenle operasyonların hızı ve verimliliği kritik öneme sahiptir.
Tam otonomi, geleceğin su altı inceleme stratejilerinin temelini oluşturur. AUV’ler; ana gemiye veya kabloya ihtiyaç duymadan, kendi enerjisiyle günlerce tarama yapabilir. Deniz tabanındaki şarj istasyonlarında enerjilerini yenileyerek verilerini aktarabilirler. “Yerleşik ROV” (Resident ROV) sistemleri, robotların sürekli su altında kalarak platformun bir parçası olmasını sağlar. Operatör, istediği anda bu sistemleri göreve çağırabilir. Bu teknoloji, deniz araştırmalarını çok daha kolay ve güvenli hale getirmektedir.
Denizdeki varlıklar arttıkça, koruma ihtiyacı da artmaktadır. İnceleme ve kontrol hizmetleri, okyanus derinliklerindeki milyar dolarlık yatırımların sigortasıdır. Bilim, teknoloji ve insan uzmanlığı bir araya geldiğinde; sürdürülebilir bir enerji geleceği inşa edilmiş olur.
Youtube videolarımızı izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.
Daha fazla bilgi almak ve bizimle iletişim kurmak için buraya tıklayabilirsiniz.

