Burdur Deprem Riski: Göller Yöresi’nin Sismik Gerçeği

Burdur Deprem Riski: Göller Yöresi'nin Sismik Gerçeği

Bu Yazıyı Paylaş

Türkiye Alp-Himalaya sistemi üzerinde bulunur. Türkiye; yer yapısı ve plaka hareketleri nedeniyle, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri olan Alp-Himalaya sistemi üzerinde yer almaktadır. Bu sistem dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biridir. Bu jeolojik konum, ülkenin hemen her bölgesini farklı seviyelerde deprem tehlikesi ile karşı karşıya bırakır. Göller Yöresi’nde Burdur da bu illerden biridir. Tarihi ve doğasıyla öne çıkan Burdur deprem hareketlerinin sık olduğu bir ildir. Burdur deprem riski ciddiye alınması gereken bir konudur. Şehrin içinde olduğu aktif faylar toprak yapısı ve eski deprem kayıtları nedeniyle önemlidir. Yerbilimciler Burdur ve çevresini “Burdur Fay Zonu” diye adlandırıyor. Yıkıcı depremler üretme kapasitesine sahip olan Burdur Fay Zonu, geniş bir sismik sistemin parçasıdır. Burdur Fay Zonu hem yerel tektonik hareketlerin hem de bölgesel sıkışma rejiminin etkisi altındadır. Burdur’da yaşamak, deprem gerçeğiyle yüzleşmeyi ve bölgeye uygun yaşam stratejileri geliştirmeyi zorunlu kılar

Deprem doğadan gelir ve insanlar depremi önleyemez. Ancak depremin bir felakete dönüşmesi; insan hazırlığı, yapı kalitesi ve doğru şehir planlaması ile engellenebilir. Bu üç unsurun entegrasyonu, depremin yıkıcı etkilerini azaltır. Burdur 1914 ve 1971 yıllarında büyük depremler yaşamış bir şehirdir. Bu depremlerle sismik hafızasını taze tutan Burdur, zamanın getirdiği rehavete kapılmamalıdır; zira rehavet en büyük risktir. Bilim insanları; Güneybatı Anadolu’nun en önemli diri faylarından biri olan Burdur Fayı’nın enerji biriktirmeye devam ettiğini ve bu duruma hazırlıklı olunması gerektiğini vurgulamaktadır. Sismik risk analizi, sadece fay hatlarını değil; aynı zamanda Burdur Gölü havzasındaki zemin özelliklerini de kapsar. Sıvılaşma riskini ve mevcut binaların dayanıklılığını da inceler. Bu yüzden tam bir bakış gerekir. Güvenli bir gelecek için geçmiş tecrübelerden ders alınmalı; bilim ve mühendislik ışığında hareket edilmelidir.

Burdur Fay Zonu ve Tektonik Çerçeve

Burdur’un sismik karakteristiğini belirleyen ana unsur Fethiye-Burdur Fay Zonu’dur. Geniş bir kırılma bölgesidir. Bu zon güneybatı Anadolu’nun en aktif tektonik yapılarından biridir. Afrika Levhası Anadolu Levhası’nın altına daldığında gerilmeler oluşur. Burdur Fayı bu zonun kuzeydoğu ucunda bulunur. Burdur Gölü’nün doğu kıyısı boyunca uzanır. Fay sistemi yaklaşık 50-60 kilometre uzunluğundadır. Sol yanlı normal faydır. Normal faylanma, blokların birbirinden uzaklaşması (genişleme rejimi) hareketini ifade eder. Gölün çökmesi ve aynı zamanda yatay kayması şeklinde olur. Bu karmaşık mekanizma Burdur’u sismik açıdan tehlikeli bir konuma taşır.

Burdur Fayı tek bir çizgi değildir. Birçok paralel ve basamaklı segmentten oluşur. Her segment bağımsız olarak deprem yapabilir. Yerbilimciler Burdur Fayı’nın şekli ve kayma hızını izler. Yerbilimciler GPS istasyonları ve paleoseismik hendek çalışmaları kullanır. Toplanan veriler Burdur Fayı’nın yıllık kayma hızını gösterir. Biriken enerjisinin bölgeye büyük bir risk taşıdığını gösterir. Burdur deprem riski sadece ana fayla bağlı değildir. Ana fayın yanı sıra; Çatağıl, Kestel ve Kibyra gibi çevre faylar da şehri tehdit etmektedir. Bu fayların etkileşimi, bölgedeki sismik aktivitenin sürekliliğini sağlar. Fay segmentleri arasındaki bu etkileşim, bölgedeki sismik riskin sürekliliğini sağlar.

1914 ve 1971 Depremleri: Tarihsel Bir Uyarı

Burdur’un deprem tarihine bakarsak iki büyük olay öne çıkar. İlk olay 3 Ekim 1914’te gerçekleşen Burdur Depremi’dir. Büyüklüğü 6.9 (bazı kaynaklara göre 7.0) olarak kaydedilen Deprem; Burdur merkezini, çevre köyleri ve Isparta’nın bazı bölgelerini yerle bir etmiştir. Felakette yaklaşık 4000 kişi hayatını kaybetmiştir. Burdur Gölü’nün güney kıyısında büyük kırıklar oluştu. Toprak yapısı, bütünlüğünü kaybetti. Kerpiç ve yığma taş, o dönemdeki evlerin temel malzemesini oluşturuyordu. Kerpiç ve yığma taş evler can kaybının artmasına en çok sebep oldu. Bu deprem, Burdur Fayı’nın ne kadar büyük bir enerji boşaltma potansiyeline sahip olduğunu acı bir şekilde kanıtlamıştır.

İkinci büyük sarsıntı 12 Mayıs 1971’de gerçekleşti. 5.9 büyüklüğünde bir depremdi. Deprem 1914 depreminden daha küçüktü ama merkez üssü şehre çok yakındı. Zemin büyütmesi etkisiyle Burdur’da ciddi hasara yol açtı. Olayda 57 kişi hayatını kaybetmiştir. Hızırilyas, Necatibey ve Tepe mahalleleri depremde ağır hasar gördü. 1971 depremi Burdur’un deprem riskine bakışını değiştirdi. Bu olay, şehirleşmenin göl kenarındaki alüvyon zeminlerden daha sağlam yamaçlara kaydırılması gerektiğini göstermiştir. Tarihsel kayıtlar, fayın yaklaşık 60-80 yıllık periyotlarla orta ve üzeri büyüklükte depremler ürettiğine işaret etmektedir.

Burdur Deprem Riski: Zemin Yapısı ve Burdur Gölü Havzası

Şehir merkezi, Burdur Gölü’nün oluşturduğu bir çöküntü havzası (çukur) üzerinde yer alır. Şehrin eski yerleri ve göl kenarındaki alanlar yeni çökellerden oluşur. Bu çökeller kum, kil ve çamur karışımından yapılmıştır. Bu zemin yapısı, deprem dalgalarını sönümlemek yerine genliğini büyüterek (amplifikasyon) şiddeti artırır. Kayalık zeminlere kıyasla, yeni çökeller üzerinde sarsıntı iki-üç kat daha şiddetli hissedilebilir. 1971 depreminde oluşan büyük zarar bu yüzdendir. Bu zeminin sarsıntıyı artırması yüzündendir.

Yüksek yeraltı suyu göl kenarında sıvılaşma riskini getirir. Deprem sarsıntısı sırasında su dolu kumlu ve siltli topraklar güç kaybeder. Taşıma gücünü kaybeder ve sıvı gibi olur. Deprem anında suya doygun zeminlerin taşıma gücünü kaybetmesi (sıvılaşma) ciddi yapısal sorunlara yol açar. Binalar, zemine batma, yan yatma veya temellerinin boşa çıkma riskini taşır. Risk analizleri; Atatürk, Karasenir ve Fevzi Çakmak gibi göle yakın mahallelerin zemin etütlerine büyük önem atfeder. Bu bölgelerde kazıklı temel veya zemin iyileştirme yöntemlerinin (jet grout vb.) uygulanması şart koşulmaktadır. Şehrin yeni gelişim alanlarının kaydırılması gerekir. Daha sağlam zeminlere sahip olan yamaçlara kaydırılması risk azaltma stratejilerinin en doğrusudur.

Burdur Deprem Riski: Yapı Stoğunun Durumu ve Kentsel Dönüşüm

Burdur’un yapı stoğu farklı dönemlerin inşaat tekniklerini yansıtıyor. Şehirde 1971 depreminden sonra inşa edilen afet evleri vardır. 1999 öncesi denetimsiz yapılar ve 2000 sonrası modern yönetmeliklere göre yapılan binalar yan yana duruyor. En büyük risk grubu 1999 Marmara Depremi öncesi inşa edilen binalardır. Bu binaların çoğu hazır beton kullanılmadan ve betonla tutunumu zayıf olan düz (nervürsüz) demirlerle inşa edilmiştir. Ve yeterli mühendislik hizmeti almamış çok katlı binalardır. Binaların beton kalitesi düşük ve binaların donatı korozyonu yani paslanma yaygın. Özellikle bitişik nizam yapılar deprem anında birbirine çarpınca etki yaratır. Çekiçleme etkisi yaratır ve hasarı artırır.

Kentsel dönüşüm, Burdur’un deprem güvenliği için atılması gereken en önemli adımdır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Burdur Belediyesi birlikte projeler yürütür. Yürütülen kentsel dönüşüm projeleri, riskli alanların rehabilite edilmesini hedefler. Bozkurt Mahallesi ve Depremevleri bölgesindeki çalışmalar örnektir. Kentsel dönüşüm sürecinin örneklerindendir. Yeni binalar C30 ve üzeri beton radye temel sistemi ve perde beton içerir. Kentsel dönüşümdeki uygulamalar yeni binaların güvenliğini artırır. Burdur’da deprem riskine karşı mücadele ederken vatandaşların da yapması gerekir. Binalarının performans analizini yaptırması ve riskli binaları boşaltması gerekir. Güvenli barınma bir tercih değil zorunluluktur.

Burdur Deprem Riski: İlçe Bazlı Risk Değerlendirmesi

Burdur’un ilçeleri; fay hatlarına yakınlık ve zemin yapılarına bağlı olarak farklı risk profilleri sergiler. Burdur’un ilçeleri, fay hatlarına olan mesafeleri ve zemin özellikleri nedeniyle farklı risk profillerine sahiptir. Burdur ilçeleri fay hatları ve zemin yapıları değişince risk profilleri de değişiyor. Dolayısıyla Burdur’un jeolojik yapısı, ilçelerde fay hatları ve zemin yapıları baz alınarak planların yerelleştirilmesini gerektirir. Risk yönetimi, afet yönetim planlarını bu doğrultuda yerelleştirmeyi zorunlu kılar. Afet yönetim planları, ilçelerin fay hatları ve zemin özellikleri baz alınarak hazırlanmalıdır.

  • Burdur Merkez: Fay hattının doğrudan içinden geçiyor. Alüvyon zemin yapısı ve yüksek nüfus yoğunluğu nedeniyle Burdur Merkez, en yüksek risk grubundadır. Can ve mal kaybı riskini artırıyor.
  • Bucak: İkinci büyük ilçe. Bucak Aksu Fayı ve Kestel Fayı’nın etkisi altında. Bucak zeminindeki kireçtaşları, ani zemin göçmelerine (obruk/çökme) neden olabilecek karstik boşluklar barındırmaktadır.
  • Gölhisar: Fethiye-Burdur Fay Zonu’nun güney ucunda yer alıyor. İlçe, Kibyra Fayı’na yakın konumdadır. Geçmişte Kibyra antik kentini yıkan depremler bölgenin sismik potansiyelini gösteriyor.
  • Yeşilova: Salda Gölü kıyısındaki Yeşilova tehdit altındadır. Salda Fayı ve çevresindeki kırık sistemlerinin tehdidi altındadır.
  • Tefenni ve Karamanlı: Bu ilçeler, Burdur Fayı’nın devamı niteliğindeki segmentlerin etki alanındadır. Tarım arazilerinin yapılaşmaya açılması zemin büyütmesi riskini artırabilir.
  • Ağlasun ve Çeltikçi: Isparta Aksu Fayı’na yakın olan bu ilçeler dağlık yapıları nedeniyle zemin açısından nispeten daha avantajlı olsa da heyelan riski taşırlar.

Burdur Deprem Riski: Heyelan ve Kaya Düşmesi Riski

Burdur’un engebeli arazi yapısı, deprem anında ikincil afet riskini artırmaktadır. Şiddetli bir sarsıntı, dik yamaçlardaki gevşek toprağı ve kaya kütlelerini harekete geçirir (heyelan). Şu özellikle Burdur Gölü’ne bakan dik yamaçlar ve karayolu geçişleri risk taşıyor. Sertavul ve Çeltikçi Beli gibi geçiş noktaları heyelan riski taşımaktadır. Depremde yolların kapanması, arama-kurtarma ekiplerinin ve yardımların şehre ulaşmasını engeller. Acil durum planlaması, alternatif ulaşım yollarının belirlenmesini şart koşar.

Kaya düşmesi de özellikle yamaç köylerinde ve karayolu geçişlerinde ciddi bir tehlikedir. Jeoloji mühendisleri riskli alanları bulur. Çelik ağlar veya istinat duvarları, kaya düşmelerini engeller. Burdur deprem planlaması, bina yıkımlarının yanı sıra kaya düşmesi risklerini de yönetim sürecine dahil eder. Afet senaryoları deprem ve heyelan bir arada olma ihtimaline göre hazırlanır.

Burdur Deprem Riski: Sıvılaşma ve Zemin İyileştirme

Burdur Gölü çevresindeki alüvyon topraklarda yeraltı suyu yüzeye çok yakındır; nitekim, yeraltı suyu genellikle 1-3 metre derinliktedir. Bu yüksek yeraltı su seviyesi, deprem anında zemin kaynaklı riskleri ciddi oranda artırır. Öyle ki, sıvılaşma riski en yüksek seviyeye ulaşır ve zemin taşıma gücünü kaybeder; bunun sonucunda da binalar toprağa gömülür. Örneğin, 1999 Marmara Depremi’nde Adapazarı’ndaki binaların devrilmeden yan yatması veya batması, tamamen zemin sıvılaşmasının bir sonucuydu. Maalesef, Burdur Gölü çevresindeki alüvyon topraklarda da aynı risk vardır. Dolayısıyla, göl kıyısındaki yapılar, zemin sıvılaşması (liquefaction) tehlikesi altındadır.

Bu hayati riski azaltmak amacıyla zemin iyileştirme yöntemleri uygulanır. Zemin iyileştirme çalışmaları, genellikle Jet grout (yüksek basınçlı çimento enjeksiyonu), deep mixing (derin karıştırma) ya da taş kolon yöntemlerini kullanır. Bu yöntemler, zeminin sıkılığını ve taşıma gücünü artırır. Bununla birlikte, yetkili merciler, yeni imar alanlarında sıvılaşma analizi yapılmadan inşaat izni vermez. Burdur’da deprem riski yönetiminde “kötü zemin yoktur, iyileştirilmemiş zemin vardır” ilkesiyle hareket ederiz. Ancak en güvenli yaklaşım, yapılaşmanın mümkün olduğunca sıvılaşma riski taşımayan bölgelere kaydırılmasıdır.

AFAD ve Acil Durum Hazırlıkları

Burdur İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD), şehri olası bir depreme hazırlamak için çalışmalar yürütmektedir. Bu bağlamda, Müdürlük kapsamlı bir İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) yürütmektedir. Hazırlanan İl Afet Risk Azaltma Planı kapsamında ilk olarak toplanma alanları belirlendi; ardından konteyner kent altyapısı planlandı ve lojistik depolar kuruldu. Ayrıca, Burdur İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarıyla sürekli koordinasyon içindedir. Bu iş birliği çerçevesinde, düzenli tatbikatlar yaparak hazırlık seviyesini test ediyor. Zira, Burdur’un 1. derece deprem bölgesinde olması, AFAD’ın hazırlıklarını kağıt üzerinde bırakmamasını, aksine sürekli güncel tutmasını zorunlu kılıyor.

Öte yandan, halkın bilinçlendirilmesi, afet yönetiminin hiç şüphesiz en önemli bileşenidir. Okullarda ve iş yerlerinde verilen deprem eğitimi, panik yapmayı önler ve doğru davranışları, özellikle “Çök-Kapan-Tutun” davranışlarını öğretir. Bununla birlikte, her aile bir afet planı yapmalı; eşyalarını sabitlemeli ve deprem çantası hazırlamalıdır; çünkü bu herkesin sorumluluğudur. Sonuç olarak, Burdur’da deprem riskini sadece devlet değil, tüm toplum birlikte kontrol eder. Nitekim, gönüllü arama kurtarma ekiplerinin, örneğin Bucak Arama Kurtarma, MEB Afet ve Acil Durum Birimi ve benzeri ekiplerin sayısı ve ekipmanları giderek artıyor.

Altyapı Güvenliği ve Kritik Tesisler

Deprem anında sadece konutların değil, aynı zamanda kritik tesislerin güvenliği de büyük önem taşır. Özellikle hastane, okul, itfaiye ve emniyet binaları gibi önemli tesislerin, felaket anında ayakta kalarak hizmet vermeye devam etmesi gerekir. Bu kapsamda, Burdur Devlet Hastanesi ve diğer kamu binaları deprem yönetmeliklerine uygundur; yani, yönetmeliklere uygun olarak ya yeniden inşa edilmiş ya da güçlendirilmiştir. Bununla birlikte, içme suyu, kanalizasyon, doğal gaz ve elektrik hatları da sarsıntıya karşı dayanıklı olmalıdır. Zira, bu altyapı sistemlerinin zarar görmesi, ciddi ikincil sorunlara yol açabilir; örneğin, deprem sonrasında yangınlar çıkabilir ve salgın hastalıklar yayılabilir.

Bu riskleri bertaraf etmek için, altyapı projelerinde esnek borular ve sismik izolatörlü bağlantılar kullanılarak hasarın minimize edilmesi hedeflenir. Ayrıca, doğal gaz hatları, sismik sensörlü otomatik kesme vanaları ile donatılmalıdır; başka bir deyişle, sarsıntı algılandığında gazı kapatan vanaların kullanımı zorunludur. Diğer taraftan, Burdur deprem riski planlamasında iletişim altyapısı da önceliklidir. Çünkü, iletişim altyapısının kesintisiz çalışması ve sürekli açık kalması hayati önem taşır. Bu amaçla, baz istasyonlarında enerji yedeklemesi yapılmalı ve uydu iletişim sistemleri her zaman hazır bulundurulmalıdır.

Burdur Deprem Riski: Bilimsel Çalışmalar ve Üniversite İşbirliği

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, bölgedeki deprem araştırmalarında tartışmasız önemli bir rol oynamaktadır. Bu kapsamda, Burdur Fayı’nın hareketini, zemin özelliklerini ve yapı stoğunu inceleyen üniversite; elde ettiği sonuçlarla yerel yöneticilere bilimsel veriler sunmaktadır. Böylece, yerel yöneticilere bilimsel veri veriyor ve doğrudan şehir planlamasına yön veriyor. Bununla birlikte, TÜBİTAK projeleriyle harita yenilenirken, aynı zamanda MTA projeleriyle de bölgenin sismik tehlike haritası sürekli güncellenmektedir. Özellikle, paleosismoloji çalışmaları fayların eski kırılma izlerini takip etmektedir; bu sayede, olası depremlerin tekrarlanma periyotları belirlenmeye çalışılmaktadır.

Zira, fay üzerindeki paleosismolojik hendek kazıları; son 10.000 yıldaki kırılma sıklığını ve tekrarlanma periyotlarını açıkça göstermektedir. Elde edilen bu kritik veriler, riski somut hâle getiriyor. Unutulmamalıdır ki, bilgi korkuyu yener ve mantıklı önlemler alınmasını sağlar. Sonuç olarak, Burdur deprem riski hurafelerle değil; ancak jeoloji ve jeofizik ışığında yönetilmelidir.

Gelecek Projeksiyonları ve Sonuç

Bilimsel veriler; Burdur fayının enerji biriktirmeye devam ettiğini ve gelecekte büyük bir deprem üretme ihtimalinin yüksek olduğunu açıkça göstermektedir. Deprem ne zaman, ne saat olur belki tam olarak bilinmez; ancak, depremin nerede olabileceği ve olası etkileri bilimsel yöntemlerle kesinlikle tahmin edilebilir. Burdur, maalesef bu gerçeğin tam içinde yaşamaktadır. İşte bu yüzden, depremden korkmak yerine bilinçli bir şekilde deprem için hazırlanmak gerekir.

Öncelikle, sağlam zemine sahip binalar koruma sağlar. Bununla birlikte, doğru mühendisliğe ve kaliteli malzemeye sahip binalar, depreme karşı hiç şüphesiz en büyük korumadır. Zira, bu faktörler bir araya geldiğinde en iyi güvenlik önlemini oluşturur. Kentsel dönüşüm ve yenileme çalışmaları hızlandıkça, Burdur da daha güvenli hale gelecektir. Ayrıca, yapı denetimi tavizsiz uygulanıp halkın farkındalığı arttıkça, Burdur mutlaka daha güvenli bir yarına ulaşacaktır. Sonuç olarak, Burdur’un deprem riski yönetilebilir ve kontrol edilebilir bir olgudur. Geçmişteki acıların tekrar etmemesi için derhal adım atılmalıdır. Çünkü, bilim ve akıl ışığında atılan her adım doğrudan hayat kurtarır. Asla unutma ki, deprem değil ihmal ve çürük binalar öldürür. Güvenli, huzurlu ve sağlam bir Burdur için bugün harekete geçmek, hepimizin ortak sorumluluğudur.

Youtube videolarımızı izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Daha fazla bilgi almak ve bizimle iletişim kurmak için buraya tıklayabilirsiniz.

İlgili Makaleler

Sinop Deprem Riski: Karadeniz'in Jeolojik Analizi
Blog

Sinop Deprem Riski: Karadeniz’in Jeolojik Analizi

Türkiye, Alp-Himalaya orojenez kuşağı üzerinde yer alması nedeniyle dünyanın en aktif sismik bölgelerinden biridir. Bu coğrafi gerçeklik, ülkenin doğusundan batısına kadar hemen her noktada sismik

Bilecik Deprem Riski: Güney Marmara'nın Sismik Gerçeği
Blog

Bilecik Deprem Riski: Güney Marmara’nın Sismik Gerçeği

Türkiye, yer yapısı nedeniyle Alp-Himalaya sistemi üzerinde yer almaktadır. Bu sistem, ülkenin doğusundan batısına kadar tektonik hareketleri etkilemektedir. Her bölgeyi farklı derecelerde deprem tehlikesine maruz