Doğu Anadolu’nun Sismik Kilidi ve Muş İçin Kritik Tehlike Analizi
Muş, Türkiye’nin sismik haritasında sadece kırmızı bir bölge değil, aynı zamanda bir jeolojik kavşaktır. Muş, dünya üzerindeki en aktif tektonik yapılardan biri olan Karlıova Üçlü Birleşimi’ne komşudur. Karlıova Üçlü Birleşimi, Kuzey Anadolu Fay Hattı ile Doğu Anadolu Fay Hattı’nın kesiştiği yerdir. Muş’un deprem riski verileri incelenirken, analiz tek bir fay hattı ile sınırlı tutulmaz. Muş bölgesinde kıtalar birbirine sıkışır. Büyük bir enerji birikir. Yer bilimciler, Arap Levhası’nın kuzeye doğru hareket ettiğini söyler. Anadolu Levhası’nı batıya doğru kaçmaya zorladığını da belirtirler. Muş, bu büyük sıkışma bölgesinin ortasındadır. Sismologlar, Muş’taki enerji akışlarını ve kabuk şekil değişimlerini uydularla izler. Muş’taki bu hareketlilik, sadece Muş’u değil, tüm Doğu Anadolu’yu etkileyebilir.
Bununla birlikte, Muş’un yerleşim stratejisi doğa gerçekleriyle uyuşmaz. Şehir merkezi, tarih boyunca dağ eteklerinden ovalara kaymıştır. Murat Nehri ve Karasu Nehri binlerce yıl boyunca taşıdığı alüvyonlarla Muş Ovası’nı oluşturmuştur. Muş Ovası tarım için cennet gibi ama deprem açısından bir mayın tarlası gibidir. Mühendisler, her fırsatta alüvyon zeminlerin sismik dalgaları büyüttüğünü söyler. Yani, sert kayalık zeminde 5 şiddetinde hissedilen bir sarsıntı, Muş Ovası’nın gevşek zemininde 7 şiddetinde hissedilir. Muş’ta deprem riski analizinde zemin hakim periyodu hayati bir rol oynar. Binanın salınım periyodu zemin hakim periyodu ile aynı olduğunda rezonans ortaya çıkar. Rezonans oluştuğunda bina, deprem bittiğinde sallanmaya devam eder ve sonunda yıkılır. Zemin etüt çalışmalarında, olası rezonans riski hesaplanarak yapı tasarımı buna göre şekillendirilir.
Yüksek Yeraltı Suyu ve Sıvılaşma Tehlikesi
Ayrıca, bölgedeki yüksek yeraltı su seviyesi zemin stabilitesini olumsuz etkileyen önemli bir faktördür. Muş Ovası su açısından gerçekten çok zengindir. Ama bu zenginlik, deprem anında sıvılaşma riskine dönüşüyor. Yeraltı suyu yüzeye yakın olduğunda, kumlu topraklar sarsıntıda tamamen dayanamaz. Zemin, taşıma gücünü kaybederek sıvılaşma davranışı sergiler. Toprak, binaları gömer ya da dengesini kaybedip devriltir. İnşaat mühendisleri Muş merkezdeki yapılaşmada bu riski en büyük tehdit olarak görüyor. Özellikle Hasköy ve Sungu bölgelerindeki binalar bu sıvılaşma tehdidinin gölgesinde bulunuyor. Vatandaşların, ikamet ettikleri bölgenin zemin özellikleri hakkında bilgi sahibi olması önem arz etmektedir. Çünkü deprem öldürmez, çürük bina ve yanlış zemin öldürür.
Varto Fay Zonu ve Tarihsel Yıkım Döngüsü
Varto Fay Zonu, Muş’un sismik kaderini belirleyen en sert fay sistemidir. Bu Varto Fay Zonu, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın en doğu ucunda yer almaktadır. Doğası gereği çok yıkıcı depremler çıkarır. Varto Fay Zonu yaklaşık 40‑50 kilometre uzunluğundadır. Sağ yönlü bir atım mekanizması taşır. Bu mekanizma, yeryüzünde aniden ve sert bir şekilde yırtılmalara yol açar. Varto Fay Zonu, Muş deprem riski senaryolarının merkezinde yer alan temel unsurdur. Yer bilimciler, Varto Fay Zonu’nun tarih boyunca belli periyotlarla kırıldığını tespit etmişlerdir. Fayda biriken elastik deformasyon enerjisi, eşik değeri aştığında ani bir kırılmayla boşalır. Fay segmentleri tek tek incelenerek, her bir segmentin enerji birikim potansiyeli tespit edilmeye çalışılmaktadır.
Tarih, Varto Fayı’nın acımasız yüzünü defalarca kaydetti. Özellikle 1966, Muş ve Varto için bir dönüm noktasıydı. O yıl bir deprem oldu ve bölgeyi neredeyse haritadan sildi. Binlerce vatandaşımız öldü, on binlerce ev yıkıldı. Bu deprem, kerpiç ve taş yığma evlerin depreme ne kadar dayanıksız olduğunu gösterdi. Hâlâ Varto kırsalında o depremin izlerini buluyoruz. Sismologlar, 1966 depreminin yüzey kırığını inceleyerek fayın nasıl hareket ettiğini anlamaya çalışıyor. Elde edilen veriler, Varto Fayı’nın hala çok aktif olduğunu ve yeni depremler üretebileceğini gösterir. Aşağıdaki tablo, Varto Fayı’nın teknik özelliklerini ve risk durumunu detaylandırır:
| Özellik | Açıklama | Muş’a Etkisi | Risk Durumu |
| Fay Tipi | Sağ Yönlü Doğrultu Atımlı | Yüksek İvme Üretir | Kritik |
| Derinlik | Sığ Odaklı (5-15 km) | Yüzeyde Ağır Hasar | Çok Yüksek |
| Segmentasyon | Çok Parçalı Yapı | Peş Peşe Depremler | Yüksek |
| Etki Alanı | Varto, Bulanık, Merkez | Geniş Yıkım Alanı | Yüksek |
| Tekrarlama | 40-60 Yıl Aralığı | Yüksek Olasılık | İzlenmeli |
Uzmanlar, bu tablodaki verileri incelediklerinde, Varto ve çevresindeki yapılaşmanın özel önlemler alması gerektiğini söyler. Varto ve çevresinde fay sakınım bantları oluşturularak, aktif fay hatları üzerindeki yapılaşmanın önüne geçilmesi elzemdir. Şehir planlama süreçlerinde, yapılaşma kısıtlamalarına ve sakınım bandı kurallarına titizlikle uyulmaktadır.
Muş Ovası’nda Zemin Büyütmesi ve Havza Etkisi
Muş Ovası jeolojik olarak bir tektonik havzadır. Çevresindeki dağlar çanak yapı oluşturur ve deprem dalgalarının davranışını değiştirir. Deprem dalgaları sert kayaçlardan ovadaki yumuşak zemine girdiğinde hızı azalır. Fizik kurallarına göre, hızı azalan deprem dalgalarının genliği artar. Bu fiziksel olgu, literatürde “zemin büyütmesi” (amplifikasyon) olarak adlandırılır. Ayrıca deprem dalgaları havza kenarlarındaki dağlara çarpar, geri döner ve ovada hapsolur. Deprem dalgalarının hapsolması sarsıntının süresini uzatır. Mühendisler buna havza etkisi der. Muş deprem riski analizlerinde havza etkisi, depremin büyüklüğü kadar önemlidir. Sarsıntı süresinin uzaması, binalarda yapısal yorgunluğa ve taşıyıcı sistemin çökmesine neden olabilir.
Bu jeolojik gerçek, Muş merkezdeki yüksek katlı binalar için büyük bir tehdittir. Özellikle 1999 öncesi yapılan, mühendislik hizmeti almamış yüksek katlı binalar, bu zemin hareketine karşı dayanmaz. Ovadaki yüksek katlı yapılar, zemin hakim periyodu ile çakışması durumunda rezonansa girerek aşırı salınım yapabilir. Yetersiz esnekliğe (sünekliğe) sahip yüksek katlı binalarda, kolon kırılmaları ve göçme riski artar. Yeni projelerde, zemin etüt verileri ışığında “yapı-zemin etkileşimi” analizleri gerçekleştirilmektedir. Yapı periyodunu zemin hakim periyodundan uzaklaştıracak tasarım stratejileri uygulanmaktadır. Ovadaki alüvyon kalınlığının bazı bölgelerde yüzlerce metreye ulaştığı bilinmektedir. Bu kalın tabaka, zemin iyileştirmesi yapılmadan inşaat yapmayı imkansız kılar. Muş Ovası’ndaki zemin koşulları, fore kazık veya jet-grout gibi iyileştirme yöntemlerini zorunlu kılmaktadır.
İlçe Bazlı Risk Haritası ve Yapısal Kırılganlık
Muş’un her ilçesinin kendine özgü jeolojik yapısı ve risk profili vardır. Bu nedenle, risk analizlerinde genelleme yapılmadan, her ilçe özelinde detaylı incelemeler gerçekleştirilir. Varto ilçesi örneğin aktif faya en yakın olduğu için risk sıralamasında birinci olur. Bulanık ilçe ve Malazgirt ilçe de kuzeydeki fay sistemleri ve volkanik zemin etkisi altındadır. Muş deprem tehlike haritasında, dolayısıyla, risk düzeyleri kuzeyden güneye doğru değişkenlik gösterir. Risk yönetimi bu yüzden bölgesel farklılıklara göre planlanarak; Varto için fay hattı odaklı, Merkez ilçe için ise sıvılaşma odaklı stratejiler uygulanmaktadır.
Öte yandan, güneydeki Hasköy ve Korkut ilçeleri, Bitlis‑Zagros Bindirme Kuşağı’na yakındır. Bu durum, bölgenin yüksek deprem riski taşıdığını göstermektedir. Bu kuşak, çünkü, Arap ve Avrasya levhalarının çarpıştığı bir bölge ve olası bir deprem kaynağıdır. Aslında Muş’taki hiçbir ilçe tamamen güvenli değil; sadece riskin türü ve kaynağı değişiyor. Yer bilimciler, bu bağlamda bölgedeki mikro depremleri izliyor. Hangi ilçede stres birikiminin daha yoğun olduğu böylece analiz edilmektedir. İlçelerin risk profilleri aşağıda detaylandırılmıştır:
- Varto: Doğrudan fay zonu üzerinde yer alıyor. Zemin yapısı değişken; bazen sağlam, bazen gevşek. Faya yakınlık en büyük risktir.
- Bulanık: Kuzey Anadolu Fay Hattı’na yakındır. Volkanik tüf zeminler mevcuttur. Yapı stoğu zayıftır.
- Malazgirt: Tarihi yapı çok yoğundur. Zemin volkanik kökenlidir. Risk seviyesi orta-yüksektir.
- Merkez: Zemin yükselmesi ve sıvılaşma ana sorundur. Nüfus yoğunluğu riski daha da artırıyor.
- Hasköy: Güney bindirme kuşağının etkisindedir. Alüvyon zemin riski vardır.
- Korkut: Zemin yapısı daha sağlamdır, kayalıktır. Ancak çevre faylardan etkilenir.
Bulanık ve Malazgirt: Volkanik Zemin ve Yapı Sorunu
Bulanık ve Malazgirt ilçeleri, sönmüş bir volkan olan Süphan Dağı’nın etkisi altındadır. Bu ilçelerde yapılan incelemelerde, zemin yapısının volkanik faaliyetler sonucu oluştuğu görülmektedir. Tüf, bazalt ve lav akıntılarından meydana gelir. Bazalt zeminler sağlam yapısıyla güvenli kabul edilirken; gevşek ve gözenekli yapıdaki tüf zeminler, suyla temas ettiğinde dayanım kaybına uğrar. Mühendisler, Bulanık ve Malazgirt ilçelerinde zemin etüdü yaparken volkanik malzeme türüne özellikle dikkat eder. Muş deprem riski analizinde, volkanik zeminlerin davranışı özel bir uzmanlık gerektirir. Tüf zeminler üzerine inşa edilecek yapılarda, mühendisler zemin iyileştirmesini ve su yalıtımı uygulamalarını teknik bir zorunluluk olarak uygulamalıdır.
İlçelerdeki mevcut yapı stoğu, ciddi güvenlik sorunları barındırmaktadır. Kırsal mahallelerde hâlâ yığma taş ve kerpiç yapılar vardır. Aslında yığma taş ve kerpiç yapılar genelde çamur harcı kullanır. Çamur harcı zamanla kurur ve bağlayıcılığını yitirir. Deprem sarsıntısında duvarlar ayrılır ve bina dağılır. Malazgirt’teki tarihi dokunun korunması ayrı bir mühendislik sorunudur. Çünkü tarihi yapıların tamirinde deprem güvenliği ön planda tutulmalıdır. Geleneksel mimariyi koruyanlar aynı zamanda modern güçlendirme tekniklerini de kullanır. Mesela mühendisler duvarların içine görünmez çelik gergiler yerleştirir. Böylece yapı bütünlüğü sağlanır.
Merkez İlçe: Nüfus Yoğunluğu ve Alüvyon Tehlikesi
Muş Merkez ilçe, yani ilin kalbinde, nüfusun çoğunu barındırır. Şehirleşme baskısı insanları tarım arazilerine itiyor. Yer bilimciler, bu durumun yarattığı risklere dikkat çekmektedir. Çünkü Muş Ovası’nın ortası, deprem dalgaları için bir titreşim yeridir. Şehrin kuzey ve batı tarafındaki yeni yapılaşma alanları, kalın toprak katmanları üstündedir. Muş deprem riski burada, nüfus yoğunluğuyla birleşince büyük bir felaket yaratabilir. Çok katlı siteler, alışveriş merkezleri ve kamu binaları bu tehlikeli zemindedir.
Bölgedeki bir diğer yapısal risk faktörü, binaların bitişik nizamda inşa edilmesidir. Çarşıdaki binalar birbirine yapışıktır. Deprem sırasında binalar farklı şekilde sallandığında, binalar birbirine çarpar. Bu çarpışmaya çekiçleme etkisi denir. Çarpışma kolonları kırar, bina çökebilir. Ayrıca, zemin kattaki dükkanların duvarlarını yıkmak gibi tehlikeli işler riski artırır. Kolonları kesmek de aynı şekilde risklidir. Denetim ekipleri tarafından, özellikle ticari alanlardaki taşıyıcı sistem müdahaleleri yakından takip edilmektedir. Vatandaşlar da binaların altındaki dükkanlarda yapılan tadilatları sorgulamalıdır.
Muş Deprem Riski: Yapı Stoğu Analizi ve Güvenlik Açıkları
Muş’un yapı envanteri incelendiğinde, karmaşık ve riskli bir tablo ile karşılaşılmaktadır. Şehirde mühendislik hizmeti almış modern binalar ve denetim görmemiş kaçak yapılar bir arada bulunur. Özellikle 2000 yılı öncesinde inşa edilmiş beton ve demirle yapılmış binalar en büyük risk grubunu oluşturur. O zamanlar hazır beton pek kullanılmazdı. Elle karılan beton, standartların çok altında dayanır. Ayrıca o dönemde kullanılan düz demiri, ustalar betonla iyi bağlamaz ve kolayca sıyırır. Muş’ta deprem geldiğinde yorgun ve zayıf binalar tamamen savunmasız kalır. Risk taşıyan bu binaların acilen tespit edilerek güçlendirilmesi veya yıkılması gerekmektedir.
Yeni binalar kağıt üzerinde 2018 Deprem Yönetmeliği’ne uyar. Ama sahada yapılan hatalar risk yaratır. Demir işçiliği hataları, etriye sıkılaştırılmaması, betonun sulanmaması gibi ihmaller bina güvenliğini bozar. Şantiye şefi ve yapı denetim firmasının sorumluluğu büyüktür. Beton döküm işlemleri sırasında sahada denetim yapılarak numune alınması yasal bir zorunluluktur. Laboratuvar testi, beton kalitesini gösteren tek kanıttır. Güvenli binayı mühendisler sadece projede değil, sahada inşa eder. Konut satın alma veya kiralama süreçlerinde, yapı kullanım izin belgesi (iskan) ve zemin etüt raporlarının sorgulanması hayati önem taşır.
Kırsal Dönüşüm ve Geleneksel Mimarinin İyileştirilmesi
Muş’ta yaşayanların çoğu köylerde oturur. Kırsal bölgelerde iklim ve maliyet odaklı inşa edilen yapılarda, ancak, genellikle deprem güvenliği göz ardı edilmektedir. Ağır toprak damlı taş evler kışın ısı tutar. Buna rağmen, depremde evler ölümcül bir tuzak olur. Çünkü toprak dam tonlarca ağırlığa ulaşır. Sarsıntı olduğunda dolayısıyla duvarlar yükü taşıyamaz. Muş’ta kırsal alanda deprem riski yüksektir. Yapısal zayıflık sonuç olarak can kaybına yol açar. Kırsal yapı stokundaki sorunların çözümü için bu nedenle pratik ve ekonomik güçlendirme yöntemleri geliştirilmektedir.
Taş evleri yıkmadan güçlendirebiliriz. Örneğin, duvarların iki yanına çelik hasır koyup, dayanıklı bir sıva süreriz. Yani, “Sargılama” adı verilen güçlendirme yöntemi, duvarların bütünlüğünü koruyarak yıkılmasını engeller. Ayrıca, ağır toprak damları çıkarıp, hafif sac ya da sandviç panel çatı takarız. Böylece binanın üstündeki boş ağırlık azalır. Devlet, kırsal dönüşüm projeleriyle hibe ve kredi verir. Köy evleri projeleri, modern yaşam koşullarını sunar ve aynı zamanda deprem güvenliğini sağlar. Vatandaşlar kırsal dönüşüm projelerine katılırsa, gelecekteki acıları önler.
Kamu Binaları ve Kritik Altyapıların Güvenliği
Deprem anında ve sonrasında hizmet veren binaların güvenliği hayati önem taşır. Hastane, okul, itfaiye ve valilik gibi kritik yapılar, en yüksek bina önem katsayısına sahip olmalıdır. Muş’ta son yıllarda yapılan analizler sonucunda riskli bulunan kamu binalarını yetkililer yenilemiş veya güçlendirmiştir. Bu yapıların deprem sonrası kesintisiz hizmet vermesi stratejik bir zorunluluk olduğundan, projelerde sismik izolatör kullanımı teşvik edilmektedir.
Altyapı sistemleri de depremden etkilenmektedir. Muş’un su şebekesi, kanalizasyon hatları ve doğalgaz boruları zemin hareketlerine karşı çok hassastır. Yani, sıvılaşma riski taşıyan yerlerde, boru hatlarını esnek bağlantı elemanlarıyla koymak gerekir. Deprem, boru hatlarını kırar ve şehir susuz ve elektriksiz kalır. Bu durum, altyapı güvenliği açısından ciddi bir risk teşkil etmektedir. Ayrıca Muş Ovası’ndan geçen karayolu köprüleri ve demiryolu köprüleri de risk altındadır. Karayolu ekipleri viyadüklerin ve köprü ayaklarını güçlendirir. Ulaşımın kesintisiz sürdürülebilmesi için alternatif güzergahlar planlanmaktadır.
Muş Deprem Riski: Tarihsel Depremler ve Toplumsal Hafıza
Tarih sadece geçmişi anlatmaz, aynı zamanda geleceği de işaret eder. Depremler Muş ve çevresini tarih boyunca sayısız yıkıcı şekilde sarstı. Sismik aktivite, Muş ve çevresinin tektonik karakterinin doğal bir sonucudur. 1903’te Malazgirt’te büyük bir deprem sarstı, binlerce insan öldü. Olay, Malazgirt’teki fayların ne kadar ölümcül olabileceğini gösterdi. Bölgenin deprem riski, tarihsel kayıtlarla sabit olup bilimsel bir gerçekliktir. Sismolojik çalışmalarda uzmanlar/sismologlar tarihsel deprem kataloglarını inceler ve analizler yapar. Fayların deprem tekrarlama periyotlarını hesaplarız.
Ancak bölge halkının hafızasına kazınan en büyük travma, şüphesiz 1966 Varto depremidir. Deprem hâlâ hatırlanmaktadır. Bu deprem, Türkiye’nin afet yönetimi tarihinde bir dönüm noktasıdır. Deprem sadece binaları yıktı, sosyal yapıyı ve ekonomiyi de derinden sarstı. O günden bugüne çok şey değişti, ama coğrafyanın riski aynı kaldı. Geçmişte yaşanan bu yıkıcı depremlerden çıkarılan dersler ışığında, bugün daha güvenli şehirler inşa edilmeye çalışılmaktadır. Aslında, tarihsel depremleri unutmak, aynı acıyı tekrar yaşamak demektir.
1966 Varto Depremi: Bir Felaketin Anatomisi
19 Ağustos 1966 günü, saat 14:22’yi gösterdiğinde deprem Varto’yu büyük bir gürültüyle sarstı. Depremin büyüklüğü 6.9 olarak ölçülmüştür. Sadece 20 saniye sürdü ancak etkisi çok yıkıcıydı. Sonuç olarak, depremde yaklaşık 2400 vatandaşımız hayatını kaybetti, binlercesi de yaralandı. Varto ilçe merkezi ve Varto köyleri adeta yerle bir oldu. Bölgedeki deprem riski, o gün yaşananlarla somut bir gerçeklik olarak kendini göstermiştir. Çünkü, kerpiç evlerin dayanıksızlığı felaketi büyüttü. Buna ek olarak, ulaşımın zorluğu ve yardımın geç ulaşması can kaybını artırdı.
Bilimsel bakışla, 1966 depremi Varto Fayı’nda 40 kilometrelik bir yüzey kırığı yaptı. Yer kabuğunun gözle görülür şekilde yarılması ve ötelenmesi bilim insanları tarafından kaydedildi. Dolayısıyla, kırık, fayın tam yerini belirledi. Bugün Varto’da yapılan imar planları, bu nedenle, kırık hattı verilerine dayanıyor. Fay sakınım bandı içinde kalan alanları yetkililer yapılaşmaya kapattı. 1966 depremi verileriyle ayrıca zemin etüt standartlarını geliştirdik. O gün yaşanan çaresizlik, bugün aldığımız önlemlerin motivasyon kaynağıdır.
Muş Deprem Riski: Yakın Tarihli Aktivite ve Stres Transferi
Muş, son yıllarda da sismik olarak hareketli günler yaşıyor. Bingöl, Elazığ ve Van’da meydana gelen büyük depremler, Muş’ta da çok hissettirdi. Sarsıntılar, binalarda yorgunluk yarattı ve halkı tedirgin etti. Yer bilimciler, depremlerin faylar üzerindeki stresi transfer ettiğini söyler. Bir fay kırıldığında, fay yükünü komşu faya devreder. 2023 Kahramanmaraş depremleri, Doğu Anadolu Fay Hattı üzerindeki dengeleri tamamen değiştirdi. 2023 Kahramanmaraş depremleri, Karlıova Üçlü Birleşimi’ne yakın Muş’u da etkiler.
Uzmanlar, Varto ve çevresindeki fayların stres transferi nedeniyle ekstra enerji yüklenmiş olabileceği ve riskin arttığı konusunda uyarıyor. Muş deprem riski seviyesi, bu stres transferi yüzünden artıyor. Risk seviyesi yükseliyor, bu yüzden dikkat lazım. Bölge, sismik ağlarla 7/24 izlenmektedir. Sismik ağlar her an sarsıntıyı yakalar, böylece anlık veri elde ederiz. Küçük ve orta ölçekli depremlerin dağılımı, bize olası ana şokun lokasyonu hakkında ipuçları verebilir. Halkımız, “deprem olmadı, geçti” diyerek rahatlamamalıdır. Halkımız, her küçük sarsıntıyı bir uyarı olarak görmelidir. Aksine, her küçük sarsıntıyı, hazırlıklarını gözden geçirmek için bir fırsat olarak değerlendirmelidir.
Muş Deprem Riski: Deprem Hazırlığı ve Bütünleşik Afet Yönetimi
Depremi önlemek bizim elimizde değildir. Ama depremin sonuçlarını kontrol etmek bizim ellerimizdedir. Depremi engellemek mümkün olmasa da, bu nedenle alınacak önlemlerle etkilerini yönetmek mümkündür. Aslında, afet hazırlığı sadece devletin işi değil, aynı zamanda herkesin işidir. Afet hazırlığına dolayısıyla toplumun her kesimi katılmalıdır. Bölge halkının, coğrafi risklerin bilincinde olarak yaşam alanlarını düzenlemesi gerekmektedir. Ev içi yapısal olmayan risklerin azaltılması, bunun yanı sıra bu sürecin ilk adımıdır. Devrilme riski olan dolapları, vitrini, rafları duvara bağlamak gerekir. Çünkü, istatistikler gösteriyor ki, yaralanmaların çoğu eşyanın devrilmesinden geliyor. Muş’taki deprem riski, yani evin salonunda, mutfakta başlar.
Ailelerin ayrıca hepsi bir yazılı afet planı hazırlamalıdır. Deprem anında aile bireylerinin farklı mekanlarda (okul, iş, ev) bulunabileceği göz önüne alınmalıdır. Sarsıntı durduktan sonra nerede buluşacak? İletişim hatları kesilirse iletişimin nasıl sağlanacağı planlanmalıdır. Şehir dışından bir irtibat kişisi bulmalıyız, böylece iletişim kaosunu çözeriz. Sonuç olarak, “Çök‑Kapan‑Tutun” gibi temel davranış kalıpları bir refleks olmalıdır. Okullarda yapılan tatbikatları ciddiye almalıyız, hatta evlerde de aynı tatbikatları tekrarlamalıyız. Bilinçli bir toplum panik yapmaz ve hayatta kalır.
Deprem Çantası ve Hayati Malzemeler
Deprem sonrası ilk 72 saati, uzmanlar “altın saatler” olarak adlandırır. Bu sürede yardım ekipleri herkese ulaşamayabilir. Bu nedenle her birey kendi kendine yetebilmelidir. Deprem çantası, bu süreçte hayatta kalmanızı sağlayan en önemli ekipmandır. Çanta, evin ulaşılması en kolay yerinde, tercihen çıkışa yakın bir noktada durmalıdır. İçeriği, evdeki kişi sayısına ve özel ihtiyaçlara (bebek, yaşlı, hasta) göre düzenlenmelidir.
Deprem çantası içinde mutlaka bulunması gereken şeyler vardır. Çantada, kişi başı en az bir litre olacak şekilde su bulundurulmalıdır. Çanta içinde bozulmayan kuru gıdalar olmalıdır; örneğin konserve ya da bisküvi eklenebilir. Pilli fener ve buna uygun yedek piller de çanta içeriğine dahil edilmelidir. Hayati önem taşıyan ilk yardım seti mutlaka çantada yer almalıdır. Çanta içinde bir düdük olmalıdır; düdük böylece enkaz altında sesinizi duyurur.
Çanta içinde mevsime uygun bir battaniye ve yağmurluk da olmalıdır. Bu çantaya, kimlik, tapu, sigorta gibi önemli evrakların fotokopilerini de koymalıyız. Bölgedeki deprem riski nedeniyle, her hanede acil durum çantası hazır bulundurulmalıdır. Hazırlıklı olmak, korkuyu kontrol altına almanın en iyi yoludur.
Muş Deprem Riski: Sigorta Sistemi ve Ekonomik Güvence
Deprem, fiziksel yıkımın yanı sıra ekonomik kayıplara da yol açan bir afettir. Deprem, ekonomik yıkım da getirir. Yıllarca çalışıp aldığınız evinizi bir anda kaybedebilirsiniz. Bu riske karşı en büyük güvence DASK (Zorunlu Deprem Sigortası) sistemidir. DASK, deprem kaynaklı maddi hasarları poliçe limitleri dahilinde tazmin eder. Muş’ta sigortalılık oranını artırmak için çalışmalar yapılmaktadır. Ancak vatandaşlar bunu bir zorunluluktan öte, bir ihtiyaç olarak görmelidir.
Sigorta poliçeleri her yıl yenilenmeli ve inşaat maliyetlerindeki artışa göre teminat bedelleri güncellenmelidir. Zeyilname yaparak teminatı artırmak mümkündür. Ayrıca konut sigortası ile eşyalar da güvence altına alınabilir. Olası bir deprem durumunda, sigorta sistemi afet sonrası toparlanma sürecinde ekonomik bağımsızlık sağlar. Bilinçli bir vatandaş, hem canını hem de malını korumak için gerekli adımları atar. Sigorta sistemi, yapısal güvenlik kadar önemli bir finansal güvence unsuru olarak değerlendirilmelidir.
Youtube videolarımızı izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.
Daha fazla bilgi almak ve bizimle iletişim kurmak için buraya tıklayabilirsiniz.

