Sinop Deprem Riski: Karadeniz’in Jeolojik Analizi

Sinop Deprem Riski: Karadeniz'in Jeolojik Analizi

Bu Yazıyı Paylaş

Türkiye, Alp-Himalaya orojenez kuşağı üzerinde yer alması nedeniyle dünyanın en aktif sismik bölgelerinden biridir. Bu coğrafi gerçeklik, ülkenin doğusundan batısına kadar hemen her noktada sismik risk oluşturur. Karadeniz Bölgesi’nin en kuzey ucunda Sinop vardır. İnce bir yarımada üzerinde kurulu olan Sinop, genellikle deprem açısından Türkiye’nin en güvenli illerinden biri olarak kabul edilir. Eski deprem haritalarında dördüncü derece bölgeydi. Geçmişte beşinci derece deprem bölgesi olarak gösterilmesi, “güvenli liman” algısını pekiştirmiştir. Ancak modern yerbilimleri, gelişen sismoloji teknolojileri ve güncellenen haritalar; durumun bu kadar basit olmadığını göstermektedir. Türkiye Deprem Tehlike Haritası durumun basit olmadığını ortaya koymaktadır. Sinop deprem riski; şehrin yerel faylarını ve güneyinden geçen devasa Kuzey Anadolu Fay Hattı’nı kapsamaktadır. Karadeniz tabanındaki potansiyel kırıkların da göz önüne alınması gereken bu konu, bilimsel bir ciddiyetle ele alınmalıdır.

Bir bölgenin deprem tehlikesini değerlendirirken dikkatli olunmalıdır. Sadece o şehrin merkezinden aktif fay geçip geçmediğine bakmak yanıltıcıdır. Deprem dalgaları yüzlerce kilometre yol kat edebilir. Zemin koşullarına bağlı olarak uzak noktalarda bile etki yaratabilir. Sinop il merkezi, Kuzey Anadolu Fay Hattı’na (KAF) kuş uçuşu yaklaşık 100-120 kilometre mesafededir. Ancak Sinop’un güney ilçeleri KAF’ın etkisi altındadır. Boyabat, Durağan ve Saraydüzü; bu fay hattının doğrudan etkisi altında olup birinci derece risk bölgesindedir. Dolayısıyla Sinop’un deprem riski; tek bir bütün olarak değil, ilçeler bazında analiz edilmelidir. Bölgesel tektonik çerçevede analiz etmek gerekir. Bilim insanları, rehavete kapılmadan önlem alınmasını önererek; zemin yapısının ve yapı stoğunun güçlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Güney İlçelerinin Durumu

Sinop’un sismik karakteristiğini belirleyen en büyük faktör, dünyanın en aktif faylarından biri olan Kuzey Anadolu Fay Hattı’dır (KAF). Bingöl’den başlayıp Marmara Denizi’ne kadar uzanır. Bu sağ yanal doğrultu atımlı fay sistemi; Sinop il sınırlarının güneyinden, Kastamonu-Tosya ve Çorum-Kargı hattı üzerinden geçer. Tarih boyunca 7 ve üzeri büyüklükte sayısız yıkıcı deprem üreten bu fay hattı Sinop’un güney ilçeleri olan Boyabat, Saraydüzü ve Durağan; bu ana fay hattına oldukça yakındır. Bölge, özellikle Ezinepazarı Fayı gibi aktif segmentlere son derece yakındır.

Bu ilçelerdeki risk seviyesi, Sinop merkezine göre çok daha yüksektir. KAF üzerinde meydana gelebilecek büyük bir kırılma, bu ilçelerde çok şiddetli sarsıntılara neden olabilir. Özellikle Boyabat ve Durağan’daki yapılaşma, fayın üreteceği yüksek ivme değerleri dikkate alınarak denetlenmelidir. Yerbilimciler KAF üzerindeki enerji birikimini izlemektedir. Fay hattını sürekli izleyen yerbilimciler, bu sistemin her zaman büyük bir deprem üretme potansiyeli taşıdığını belirtmektedir. Dolayısıyla Sinop’un güneyi için “deprem riski düşüktür” demek yanlıştır. Bilimsel gerçeklere aykırı ve tehlikeli bir yaklaşımdır.

Sinop Merkez ve Kıyı Şeridinin Sismik Durumu

Sinop il merkezi ile Erfelek, Gerze, Ayancık ve Türkeli gibi ilçeler ana fay hattına uzaktır. Kıyı şeridinde yer alan ilçeler ana fay hattına daha uzak bir konumda yer alır. Bu coğrafi uzaklık, sismik dalgaların bölgeye ulaşana kadar bir miktar sönümlenmesini sağlar. Ancak bu durum riskin sıfır olduğu anlamına gelmez. Risk analizlerinde, Karadeniz tabanındaki denizel fayların potansiyeli dikkate alınmalıdır. Ayrıca “Pontid” kuşağı üzerindeki bindirme faylarının potansiyeli de göz önünde bulundurulmalıdır. Son yıllarda Karadeniz açıklarında sismik araştırmalar yapılmıştır. Denizin altında aktif olabilecek kırık sistemlerinin varlığına işaret etmektedir. 1968 yılında Bartın’da meydana gelen 6.5 büyüklüğündeki deprem; Karadeniz kıyılarının da sismik açıdan sürprizlere açık olduğunu kanıtlamıştır.

Ayrıca KAF üzerinde meydana gelecek 7.5 büyüklüğündeki uzak odaklı bir deprem de bölgeyi etkileyecektir. Sinop merkezde yaratacağı etki “uzun periyotlu dalgalar” şeklinde olacaktır. Bu tür dalgalar özellikle yüksek katlı binaları etkiler. Zayıf zemin üzerindeki yapılar rezonans göstererek hasar alır. Şehir merkezindeki dolgu alanlar ve alüvyon zeminler, bu dalgaları büyütür (zemin büyütmesi) ve binaya aktarır. Fayın uzakta olması; kötü zemin ve dayanıksız bina ikilisinin yaratacağı riski ortadan kaldırmaz. Mühendisler, Sinop merkezdeki yapılaşmada deprem yönetmeliklerine harfiyen uyulması gerektiği konusunda uyarılarda bulunmaktadır.

Zemin Yapısı: Heyelanlar ve Sıvılaşma Riski

Sinop’un coğrafi yapısı; deprem riskini dolaylı yoldan artıran ve ikincil afetlere yol açan özellikler barındırır. Şehir; dik yamaçlar, derin vadiler ve denize uzanan burunlardan oluşur. Bölgenin en büyük jeolojik problemlerinden biri heyelanlardır. Sinop Türkiye’nin en çok heyelan görülen illerinden biridir. Olası bir deprem sarsıntısı, dengesi bozulmuş yamaçlardaki toprak kütlelerini harekete geçirir. “Deprem tetikli heyelanlar” oluşur ve bu durum, binaların toprak altında kalmasını veya temellerinin boşa çıkmasını tetikler.

Diğer bir risk faktörü ise zemin sıvılaşmasıdır. Özellikle sahil şeridi, dere yatakları ve dolgu alanlarında yeraltı su seviyesi oldukça yüksektir. Kumlu ve siltli zeminler, deprem sarsıntısı sırasında davranış değiştirerek (sıvılaşma) taşıma gücünü kaybedebilir. Ayancık, Türkeli ve Sinop merkezdeki bazı kıyı bölgelerinde bu risk mevcuttur. Risk çalışmalarında, parsel bazında detaylı zemin etütlerinin yapılması gerekmektedir. Yapılaşma için kireçtaşı ve bazalt gibi sağlam kayalık zeminler tercih edilmeli; riskli yamaçlardan kaçınılmalıdır.

Sinop Deprem Riski: Tarihsel Depremler ve Bölgesel Hafıza

Tarihsel kayıtlara bakıldığında; Sinop merkezli büyük ve yıkıcı deprem kayıtlarına sık rastlanmaz. Ancak bölge, çevre illerdeki büyük felaketlerden her zaman etkilenmiştir. Özellikle 1943 yılında meydana gelen Tosya-Ladik Depremi etkilemiştir. 7.2 büyüklüğündeki deprem, Sinop’un güney ilçelerinde büyük yıkıma ve can kaybına neden olmuştur. Bu deprem, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın bölge üzerindeki yıkıcı etkisinin en somut kanıtıdır.

Yine 1999 Düzce/Gölcük ve 2023 Kahramanmaraş depremleri Sinop’ta da hissedilmiştir. Halkta paniğe neden olmuştur. Tarihsel süreçte 1668 Büyük Anadolu Depremi’nin de bölgeyi etkilediği bilinmektedir. Bu tarihsel veriler; Sinop’un bir “deprem boşluğu” üzerinde olmasa da, sismik dalgaların geçiş güzergahında olduğunu göstermektedir. Bu durum, yapıların sarsıntılara dayanıklı olması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Deprem riski, tarihsel hafızanın diri tutulmasıyla daha iyi yönetilebilir. “Burada deprem olmaz” algısı yanılgıdır. Geçmişte yaşanan acıların unutulmasından kaynaklanan tehlikeli bir yanılgıdır.

Sinop Nükleer Güç Santrali ve Sismik Araştırmalar

Sinop’un İnceburun mevkiine yapılması planlanan Nükleer Güç Santrali projesi vardır. Bu proje bölgedeki sismik araştırmaların derinleşmesini sağlamıştır. En yüksek güvenlik standartlarına sahip olması gereken nükleer santraller için deprem tehlikesi en ince ayrıntısına kadar incelenmiştir. Yapılan detaylı etütler, Sinop’un jeolojik yapısı hakkındaki ve deniz içi faylar ile tsunami riski hakkındaki verileri artırmıştır.

Araştırmalar sonucunda; santral sahasının aktif faylardan uzak ve sismik açıdan görece stabil bir alanda olduğu belirlenmiştir. Ancak bu durum; santralin mühendislik hesaplarının, KAF üzerindeki maksimum deprem senaryosuna göre yapılmasını engellemez. Nükleer santral projesi, sismik risk farkındalığını artırmıştır. Bölgenin zemin haritalarının güncellenmesine katkı sağlamıştır. Bu bilimsel veriler sadece santral için değildir. Şehrin genel planlaması için de kullanılmalıdır.

Sinop Deprem Riski: Yapı Stoğunun Durumu ve Kentsel Dönüşüm

Sinop’un yapı stoğu, eski ve yeni binaların bir karışımından oluşur. Şehir merkezinde, özellikle Ada ve Zeytinlik mahallelerindeki eski yapılar risk taşımaktadır. Genellikle 1999 deprem yönetmeliği öncesinde inşa edilmiştir. Bu binalarda kullanılan beton kalitesi düşüktür. Nervürsüz demir kullanımı ve deniz etkisiyle oluşan korozyon (paslanma), risk faktörlerini artırır. Sahil kenarındaki binalarda nem etkisi vardır. Tuzlu suyun etkisiyle donatı korozyonu çok hızlı ilerler. Paslanan demir; betonun çatlamasına ve taşıma kapasitesinin düşmesine neden olur.

Yeni yapılaşma alanlarında denetim sıkıdır. Korucuk ve Bostancılı gibi alanlarda zemin etütleri ve yapı denetimi daha sıkı uygulanmaktadır. Ancak kentsel dönüşüm, Sinop için acil bir ihtiyaçtır. Özellikle ekonomik ömrünü tamamlamış ve deniz kumuyla yapılmış binalar yenilenmelidir. Heyelan riski taşıyan bölgelerdeki binaların yenilenmesi gerekir. Yerel yönetimler ve Bakanlık, riskli alanları belirlemelidir. Dönüşüm projelerini hayata geçirmelidir. Riskle mücadelede en etkili yol, yapı stoğunun gençleştirilmesi ve güçlendirilmesidir.

Sinop Deprem Riski: İlçe Bazlı Risk Analizi

Sinop’un ilçeleri, sismik tehlike açısından homojen bir yapı göstermez. Risk durumuna göre ilçeleri kategorize edebiliriz:

  • Yüksek Riskli İlçeler: Boyabat, Durağan, Saraydüzü. Bu ilçeler, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın doğrudan etkisi altındadır. Zemin yapıları ve faya yakınlıkları nedeniyle sismik ivme değerleri yüksektir. Buradaki yapılaşma, 1. derece deprem bölgesi standartlarına göre denetlenmelidir.
  • Orta Riskli İlçeler: Dikmen. KAF’a olan mesafesi ve coğrafi konumu nedeniyle geçiş bölgesindedir.
  • Görece Düşük Riskli İlçeler: Sinop Merkez, Gerze, Ayancık. Türkeli, Erfelek. Bu ilçeler ana fay hattına uzaktır. Ancak zemin büyütmesi ve heyelan riski vardır. Korozyon riski ön plandadır. Denizel fayların potansiyeli de göz ardı edilmemelidir.

Her ilçe için zemin gerçekliğine uygun imar planları yapılmalıdır. Örneğin Boyabat’ta faya dayanıklı yapılar önceliklidir. Ayancık’ta heyelan ve sel riskiyle birleşik bir afet yönetimi önceliklidir.

Sinop Deprem Riski: Tsunami Riski

Karadeniz kapalı bir iç deniz olmasına rağmen tsunami üretme potansiyeline sahiptir. Tarihsel kayıtlarda Karadeniz kıyılarında değişimler gözlenmiştir. Örneğin 1939 Erzincan depremi sonrası Fatsa ve Ünye’de deniz seviyesinde değişimler gözlenmiştir. Sinop için tsunami riski yüksektir. Okyanus kıyısındaki ülkeler kadar yüksek olmasa da risk vardır. Deniz tabanında meydana gelen büyük heyelanlar, yerel tsunamileri tetikler.

Kuzey veya güneydeki faylarda oluşacak büyük bir deprem, su kütlesini harekete geçirebilir. Sinop’un yarımada şeklindeki coğrafyası, dalgaların etkisine açıktır. Sinop deprem riski planlamasında kıyı şeridi dirençli olmalıdır. Tesis ve yerleşimlerin; tsunami veya fırtına kabarması kaynaklı su baskınlarına karşı dirençli olması gerekir ve tahliye planları yapılmalıdır. Kandilli Rasathanesi, erken uyarı sistemleri üzerinde çalışmaktadır.

AFAD ve Acil Durum Yönetimi

AFAD Sinop İl Müdürlüğü, şehrin afetselliğine yönelik İl Afet Risk Azaltma Planı hazırlamıştır. Hazırlanan bu plan; deprem, heyelan, sel ve yangın risklerini bütüncül bir şekilde ele almaktadır. Ancak, Sinop’un tek giriş-çıkışlı bir yarımada olması, tahliye ve lojistik planlamasını ciddi anlamda zorlaştıran bir faktördür. Özellikle olası bir afette karayolunun heyelan nedeniyle kapanması durumunda, deniz yoluyla tahliye ve yardım ulaştırma senaryoları bu kritik risk karşısında hayati önem taşır.

Diğer taraftan, toplanma alanlarının belirlenmesi, konteyner kent altyapılarının hazırlanması ve halkın bilinçlendirilmesi de AFAD’ın öncelikli görevleri arasındadır. Bu amaçla, okullarda ve kamu kurumlarında eğitim verilir; zira, verilen deprem eğitimleri toplumun afet bilincini artırmayı hedefler. Sonuç olarak, Sinop’un deprem riski, mühendislik sorunu olmanın ötesinde; aslında bir lojistik ve yönetim sorunudur. Dolayısıyla, tek girişli şehirlerde ulaşımın kesintisiz sürdürülmesi için alternatif yolların açık tutulması tartışmasız kritik önem taşır.

Sinop Deprem Riski: Mühendislik Çözümleri ve Yapı Denetimi

Güvenli bina inşasının temel kuralı; hiç şüphesiz “doğru zemin, doğru proje, doğru uygulama ve doğru denetim” zincirini kurmaktır. Bu doğrultuda, Sinop’ta jeoloji ve inşaat mühendisleri, zemin etütlerini parsel bazında detaylandırarak zeminin taşıma gücünü belirler. Özellikle sıvılaşma riski taşıyan bölgelerde; mutlaka jet grout veya taş kolon gibi zemin iyileştirme yöntemleri uygulanır. Bununla birlikte, statik projeler Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’ne tam uygun olarak hazırlanır; böylece süneklik düzeyi yüksek tasarımlar yapılır.

Uygulama aşamasında ise, yapı denetim firmaları beton dökümünden demir bağlanmasına kadar inşaatın her aşamasını titizlikle kontrol eder. Zira, hazır beton kullanımı standart dışı beton üretiminin doğrudan önüne geçer. Ayrıca, deniz kenarındaki yapılarda; sülfata dayanıklı çimento kullanımı veya pas payının artırılması gibi korozyon önleyici tedbirler de alınır. Sonuç olarak, Sinop deprem riski ile mücadelede, mühendislik biliminden asla taviz verilmemelidir.

Sinop Deprem Riski: Gelecek Projeksiyonları ve Bilimsel Yaklaşım

Bilim insanları, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerindeki gerilimin batıya göç ettiğini belirtmektedir. Buna rağmen, doğu ve orta segmentlerde de sismik riskin her zaman mevcut olduğu önemle vurgulanmaktadır. Zira, Sinop bu büyük sismik enerji kaynağına doğrudan komşu konumdadır. Dolayısıyla, şehrin geleceği, ancak depremle barışık ve dirençli bir yapılaşma kültürüne bağlıdır. Bu amaçla, Sinop Üniversitesi, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları iş birliği içinde çalışmalı ve böylece şehrin risk haritalarını sürekli güncel tutmalıdır.

Ayrıca, iklim değişikliği ile artan yağışlar, heyelan riskini artırarak depremle birleşen “çoklu afet” riskini doğurabilir. Bu kritik nedenle, şehir planlaması; sadece bugünü değil, gelecekteki iklim ve zemin koşullarını da dikkate almalıdır. Nihayetinde, Sinop’un deprem riski; korkuyla değil, bilgi ve hazırlıkla yönetilebilecek bir olgudur.

Sonuç: Güvenli Bir Sinop İçin El Birliği

Tarihi, doğası ve kültürüyle Sinop, hiç şüphesiz Karadeniz’in incisidir. Ancak, bu güzellikleri koruyarak gelecek nesillere aktarmak için, öncelikle deprem gerçeğini kabul edip buna tam anlamıyla uygun yaşamak zorundayız. Bu risk yönetimi kapsamında, Güney ilçelerindeki yüksek risk ile kıyı şeridindeki zemin problemleri mutlaka birbirinden ayrılarak ele alınmalıdır. Zira, sağlam zeminlerde ve mühendislik hizmeti almış binalarda yaşamak, tartışmasız her vatandaşın hakkıdır.

Bu hedefe ulaşmak için; kentsel dönüşüm, yapı güçlendirme, zemin iyileştirme ve afet eğitimi, işte bu mücadelenin temel taşlarıdır. Ayrıca, devlet denetimi, mühendislik etiği ve vatandaş bilincinin birleşimi; ancak bu sayede Sinop’u depreme karşı dirençli ve güvenli bir şehir haline getirecektir. Asla unutulmamalıdır ki, can kaybına neden olan deprem değil, maalesef ihmal ve çürük binalardır. Dolayısıyla, güvenli ve sağlam bir Sinop için bugünden harekete geçmek toplumsal bir sorumluluktur; nihayetinde, bilimin yolundan ayrılmamak hepimizin ortak sorumluluğudur.

Youtube videolarımızı izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Daha fazla bilgi almak ve bizimle iletişim kurmak için buraya tıklayabilirsiniz.

İlgili Makaleler

Bilecik Deprem Riski: Güney Marmara'nın Sismik Gerçeği
Blog

Bilecik Deprem Riski: Güney Marmara’nın Sismik Gerçeği

Türkiye, yer yapısı nedeniyle Alp-Himalaya sistemi üzerinde yer almaktadır. Bu sistem, ülkenin doğusundan batısına kadar tektonik hareketleri etkilemektedir. Her bölgeyi farklı derecelerde deprem tehlikesine maruz