Trakya’nın Sismik Yapısı ve Edirne İçin Genel Bakış
Trakya Bölgesi, Türkiye’nin deprem haritasında genelde güvenli bir liman olarak bilinir. Ancak yer bilimciler bu algının eksik olduğunu her fırsatta vurgular. Edirne deprem riski verileri incelenirken, analiz sadece şehir merkeziyle sınırlı tutulmaz. Bölgenin güneyinden geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın etkilerini de hesaba katarız. Edirne, aktif fay hatlarının tam üzerinde yer almaz. Ancak sismik dalgalar geniş alanlara yayılarak şehri etkisi altına alır. Özellikle Saros Körfezi’nde meydana gelen depremler Edirne’yi ciddi şekilde sallar. Uzmanlar, Trakya’nın zemin yapısını analiz eder. Deprem dalgalarını iletme karakterine bakarlar. Yapılan analizler sonucunda, şehrin sismik açıdan tamamen risksiz olmadığı anlaşılmaktadır.
Şehrin jeolojik konumu, nehir havzaları üzerine kuruludur. Meriç, Tunca ve Arda nehirleri alüvyonlarla geniş ovalar oluşturmuştur. Bu alüvyon zeminler, deprem güvenliği açısından en zayıf halkayı temsil eder. Mühendisler, gevşek zeminlerin deprem dalgalarını büyütme özelliği taşıdığını belirtir. Yani merkez üssü uzakta olan bir deprem bile Edirne’de şiddetli hissedilir. Edirne deprem riski değerlendirmesinde zemin faktörü çok kritiktir. Faya olan uzaklıktan daha önemlidir. Şehir planlaması süreçlerinde, mevcut zemin koşulları temel alınmaktadır. Aksi takdirde, sağlam binalar bile zayıf zemin yüzünden hasar görür.
Ayrıca bölgedeki yapı stoğunun durumu da risk yönetimini zorlaştırır. Edirne, tarihi bir başkenttir ve çok eski bir yerleşim dokusuna sahiptir. Kaleiçi gibi bölgelerde yığma binalar ve eski ahşap yapılar bulunur. Bu yapıların çoğu modern deprem yönetmeliklerinden önce inşa edilmiştir. Yeni yerleşim bölgelerinde ise yüksek katlı betonarme binalar yükselir. İnşaat mühendisleri, her iki yapı türünün de kendine has riskleri olduğunu söyler. Eski binalar malzeme yorgunluğu yaşarken, yeni binalar zemin-yapı uyumsuzluğu riski taşır. Dolayısıyla Edirne deprem riski, çok boyutlu bir mühendislik problemidir.
Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Saros Körfezi Tehdidi
Kuzey Anadolu Fay Hattı, dünyanın en aktif ve yıkıcı faylarından biridir. KAF Hattı; Bingöl-Karlıova’dan (Karlıova Üçlü Eklemi) başlayarak Erzincan üzerinden batıya doğru uzanır. Marmara Denizi’ni geçerek Saros Körfezi’ne ulaşır. Edirne il merkezi, Saros Körfezi’ndeki ana fay hattına kuş uçuşu yaklaşık 115-120 kilometre mesafededir. Bu mesafe insanlara güvenli gelebilir. Ancak sismologlar, 7 ve üzeri büyüklükteki bir depremi hatırlatır. Depremin etki alanının çok geniş olduğunu söylerler. Risk analizlerinde, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın Saros segmenti belirleyici bir faktördür. Bu fay segmenti tarihsel süreçte büyük depremler üretmiştir. Enerji biriktirmeye devam eder.
Yer bilimciler Ganos Fayı üzerindeki gerilimi sürekli takip eder. Bu fayın kırılması durumunda ortaya çıkacak enerji büyüktür. Edirne Ovası’nda rezonans etkisi yaratır. Rezonans, yapıların periyodu ile zemin periyodunun çakışmasıdır. Bu durum gerçekleşirse binalar çok daha fazla sallanır. Edirne’nin risk analizi yapılırken, aşağıdaki faktörler dikkate alınmaktadır:
- Fayın Büyüklüğü: Ganos Fayı 7.4’e kadar deprem üretebilir.
- Deprem Süresi: Büyük depremler uzun sürer ve yorgun binaları yıkar.
- Yönelim Etkisi: Fayın kırılma yönü Edirne’ye doğru olursa hasar artar.
- Zemin Tepkisi: Yumuşak zeminler sarsıntıyı uzatır.
Saros Körfezi’ndeki aktivite sadece Edirne’yi değil, tüm Trakya’yı etkiler. Enez ve Keşan gibi güney ilçeleri faya çok daha yakındır. Ancak merkez ilçe de dolaylı tehdit altındadır. Risk yönetim planları, en kötü senaryo baz alınarak hazırlanmaktadır.
Edirne Deprem Riski Haritası ve Tehlike Bölgeleri
Türkiye Deprem Tehlike Haritası 2018 yılında güncellenmiştir. Bu güncelleme ile “deprem bölgesi” kavramı değişmiştir. Yerini “ivme değeri” kavramı almıştır. Harita verileri incelendiğinde, Edirne’nin güney ilçelerinin daha yüksek risk grubunda olduğu görülmektedir. Enez, İpsala ve Keşan ilçeleri, sismik ivme değerlerinin en yüksek olduğu yerlerdir. Bu bölgelerdeki vatandaşlar, deprem gerçeğiyle daha sık yüzleşir. Merkez ilçe ve kuzey ilçeleri görece daha düşük ivme değerlerine sahiptir. Ancak Edirne deprem riski sadece haritadaki renklere bakarak anlaşılmaz.
Zemin koşulları risk haritasını yerel ölçekte değiştirir. Haritada düşük riskli görünen bir bölge, zayıf zemini nedeniyle yüksek hasar alır. Jeofizik mühendisleri mikro bölgeleme çalışmaları yapar. Bu çalışmalar, mahalle mahalle risk durumunu ortaya koyar. Edirne merkezde, Karaağaç ve İstasyon mahalleleri zemin açısından dikkat çeker. Aşağıdaki tablo ilçelerin faya olan konumlarını ve risk durumlarını özetler:
| İlçe | Ana Faya Yaklaşık Mesafe | Risk Seviyesi | Zemin Durumu |
| Enez | 10 – 20 km | Çok Yüksek | Sahil kumu ve Alüvyon |
| Keşan | 20 – 30 km | Yüksek | Karışık (Kaya ve Alüvyon) |
| İpsala | 25 – 35 km | Yüksek | Tarımsal Alüvyon |
| Edirne (Merkez) | 80 – 100 km | Orta | Nehir Alüvyonu ve Dolgu |
| Lalapaşa | 110+ km | Düşük | Genellikle Kaya |
Bu veriler ışığında kentsel dönüşüm öncelikleri belirlenerek, riskli ilçelerde yapı denetimleri sıkılaştırılmaktadır. Vatandaşlar da ev alırken bu bölgesel farkları göz önünde bulundurur.
Edirne Zemin Özellikleri ve Alüvyon Riski
Bir şehrin deprem güvenliğini belirleyen en temel unsur zemindir. Edirne, coğrafi olarak üç büyük nehrin buluşma noktasıdır. Bu durum tarım için büyük bir avantaj sağlar. Ancak yapılaşma için dezavantaj oluşturur. Jeoloji mühendisleri, nehirlerin taşıdığı malzemelerin kalın tabakalar oluşturduğunu belirtir. Bu tabakalar suya doygundur ve taşıma kapasiteleri düşüktür. Edirne deprem riski analizinde “alüvyon zemin” en çok konuştuğumuz başlıktır. Alüvyon zeminler, deprem dalgalarını sönümlemek yerine genliğini büyüterek (zemin büyütmesi/amplifikasyon) sarsıntının şiddetini artırır.
Sağlam kaya zeminlerde deprem dalgaları hızlı geçer ve kısa sürer. Ancak Edirne’nin yumuşak zeminlerinde dalgalar hapsolur. Bu durum sarsıntının süresini ve şiddetini artırır. Özellikle yüksek katlı binalar, bu tür zeminlerde rezonansa girme eğilimindedir. Şehir planlamasında, kat yükseklikleri zemin taşıma kapasitesine göre sınırlandırılmaktadır. Ayrıca nehir kenarlarındaki yapılaşmayı kontrol altında tutarız. Çünkü nehir taşkın sahaları aynı zamanda en çürük zeminlerdir.
Meriç ve Tunca Nehirleri Çevresindeki Zemin Sorunları
Meriç ve Tunca nehirleri Edirne’nin simgesidir. Ancak bu nehirlerin çevresi jeolojik açıdan sorunludur. Karaağaç bölgesi tamamen nehir alüvyonları üzerine kuruludur. Burada yeraltı su seviyesi yüzeye çok yakındır. Bölgede yapılan sondaj çalışmalarında, 1-2 metre derinlikte yeraltı suyuna rastlanmaktadır. Yüksek su seviyesi, zeminin mekanik özelliklerini bozar. Deprem anında zemin davranışını tahmin etmek zorlaşır. Mühendisler bu bölgelerde derin temel sistemleri önerir. Kazık temel uygulamaları olmadan yapılan binalar risk altındadır.
Ayrıca nehir yataklarının zaman içinde yer değiştirmesi sorun yaratır. Eski yataklarda gevşek dolgular kalır. Bu “ölü nehir kolları” üzerine bina inşa etmek büyük hatadır. Edirne deprem riski çalışmalarında bu eski yatakları tespit ederiz. İnşaat ruhsatı vermeden önce detaylı zemin etütleri isteriz. Vatandaşlar nehir manzaralı ev isterken, zeminin durumunu da sorgulamalıdır. Nehir kıyıları manzara açısından tercih edilse de, zemin yapısı mühendislik açısından riskler barındırır. Güvenli yapılaşma için nehir setlerinden belirli bir mesafe uzaklaşmak gerekir.
Sıvılaşma Tehlikesi ve Edirne Deprem Riski
Sıvılaşma, deprem literatüründeki en korkutucu olaylardan biridir. Suya doygun kumlu zeminler, sarsıntı sırasında katı özelliğini kaybeder. Sıvı gibi davranır. Bu durumda binalar, sanki suyun üzerindeymiş gibi batar veya yan yatar. Edirne’nin nehir havzalarında bu risk mevcuttur. Zemin etüt raporlarında, “Sıvılaşma Potansiyeli” analizi zorunlu olarak değerlendirilmelidir. Eğer analiz sonucunda risk görülürse, zemin iyileştirmesi şart koşarız. Zemin iyileştirmesi yapılmadan inşa edilen temeller, beklenen taşıma kapasitesini karşılayamaz ve oturma riski oluşturur.
Sıvılaşma sadece binayı yıkmaz, altyapıyı da tahrip eder. Kanalizasyon boruları kırılır, yollar çöker ve doğalgaz hatları kopar. Edirne deprem riski senaryolarında bu altyapı hasarlarını da modelleriz. Jet-grout gibi yöntemlerle zemin iyileştirilerek (konsolidasyon), kum tanelerinin sıvılaşma davranışı göstermesi engellenir. Sıvılaşma riskine karşı en etkili çözüm, doğru zemin iyileştirmesidir. Müteahhitler maliyetten kaçmadan bu iyileştirmeleri yapar. Denetim firmaları da süreci yerinde izler.
Tarihsel Depremler ve Şehrin Sismik Hafızası
Tarih, geleceğe ışık tutan en önemli rehberdir. Edirne’nin geçmişine baktığımızda, şehrin depremlerle de sınandığını görürüz. Tarihsel kayıtlar, şehrin defalarca sallandığını ve hasar gördüğünü yazar. Edirne deprem riski analizlerinde, tarihsel veriler ve arşiv kayıtları da önemli bir kaynak teşkil eder. Çünkü fay hatları periyodik çalışır. Geçmişte olan bir deprem, gelecekte de olacaktır. Edirne halkı bu sismik hafızayı canlı tutmalıdır. Unutulan deprem, felaket olarak geri döner.
Osmanlı dönemindeki vakayinameler, Edirne’deki sarsıntıları detaylıca anlatır. Minarelerin yıkıldığını ve kubbelerin çatladığını okuruz. Halkın çadırlarda yaşadığını görürüz. Bu kayıtlar bize, Edirne’nin aktif faylara uzak olsa bile etkilendiğini kanıtlar. Yıkıcı etkiye maruz kaldığını gösterir. Sismologlar bu tarihsel verileri kullanarak deprem tekrarlama aralıklarını hesaplar. Biz de bu hesaplara göre hazırlıklarımızı yaparız. Tarih tekerrürden ibarettir derler. Tarihsel veriler, gerekli önlemler alınmadığı takdirde benzer yıkımların tekrar yaşanabileceğini göstermektedir.
1752 Büyük Edirne Depremi ve Etkileri
1752 depremi (“Edirne’nin Kıyameti”) bölgede büyük yıkıma yol açsa da; Trakya’nın iç kesimlerinde (Havsa vb.) 7.5 büyüklüğünde deprem üretecek aktif bir fayın varlığı jeolojik olarak tartışmalıdır. Deprem sırasında Edirne’deki birçok cami, han ve hamam yıkılmıştır. Tarihi kaynaklar, sarsıntının çok uzun sürdüğünü ayrıca yer altından uğultular geldiğini yazar. Şehrin sismik tarihçesinde bu nedenle bu olay, en önemli referans noktalarından biridir. Şehirdeki taş yapıların bile hasar görmesi, depremin gücünü gösterir.
O dönemde Edirne, Osmanlı’nın en önemli şehirlerinden biriydi. Dolayısıyla, deprem, şehrin ekonomisini ve sosyal hayatını derinden etkilemiştir. Yıkılan binaların onarımı yıllar sürmüştür. Biz bugün bile bazı tarihi eserlerde o depremin izlerini görürüz. 1752 depremi, bölgenin sismik potansiyeli hakkında önemli veriler sunmaktadır. Örneğin, Edirne’nin kendi içinde de aktif olabilecek tali faylar barındırdığını gösterir. Jeologlar bu yüzden bölgedeki gömülü fayları araştırmaya devam eder. Bu büyük felaket, yapıların sağlam yapılmasının önemini sonuç olarak göstermiştir.
1912 Mürefte Depremi ve Bölgesel Yansımaları
20. yüzyılın başında, 1912 yılında Tekirdağ-Mürefte merkezli büyük bir deprem meydana gelmiştir. Bu depremin büyüklüğü 7.3 olarak hesaplanır. Ganos Fayı üzerinde gerçekleşen bu kırılma, dolayısıyla Edirne’yi de şiddetle sallamıştır. Edirne’de örneğin bacalar yıkılmış ve duvarlar çatlamıştır. Halk paniğe kapılmıştır. Edirne deprem riski bağlamında bu olay, Saros Körfezi kaynaklı tehdidin kanıtıdır. Uzak mesafe algısı bu depremle yıkılmıştır. Çünkü 100 kilometre uzaktaki bir enerji boşalımı, Edirne Ovası’ndaki binaları yormuştur.
Ayrıca, Balkan Savaşları arifesinde gerçekleşen bu deprem, bölge halkı için ikinci bir yıkım olmuştur. Yani hem savaş hem deprem korkusu birleşmiştir. Bu tarihsel olaydan, bu nedenle, afetlerin zamanlamasının öngörülemez olduğu ve her an hazırlıklı olunması gerektiği dersi çıkarılmalıdır. 1912 depremi, aynı zamanda Trakya’nın zemin yapısının sarsıntıyı yaydığını gösterir. Bugün Edirne’de yaşayanlar, bu yüzden, Ganos Fayı’nın tekrar kırılma ihtimalini göz ardı etmemelidir. Bilim insanları gerçekten de bu segmentin stres biriktirdiğini söyler. Hazırlık çalışmaları, bilimsel uyarılar ve güncel veriler doğrultusunda revize edilmektedir.
Yapı Stoğu Güvenliği ve Tarihi Eserlerin Durumu
Edirne, açık hava müzesi niteliğinde bir şehirdir. Selimiye Camii gibi dünya mirası eserlere ev sahipliği yapar. Bu tarihi yapıların deprem güvenliği, en az modern konutlar kadar önemlidir. Restoratör mimarlar ve inşaat mühendisleri bu yapıları sürekli izler. Tarihi yapılar genellikle yığma taş ve tuğla tekniğiyle yapılmıştır. Bu teknik, basınca karşı dayanıklıdır ancak çekme kuvvetlerine karşı zayıftır. Deprem ise yapıya yatay yükler bindirir. Edirne deprem riski yönetiminde kültürel mirasın korunması özel bir başlık oluşturur.
Modern yapı stoğu ise çeşitlilik gösterir. Şehirde 1999 Marmara Depremi öncesi yapılan çok sayıda bina vardır. Bu binaların beton kalitesi ve demir donatıları güncel standartların altındadır. Mevcut yapı stoğunda, riskli binaların analizi öncelikli olarak gerçekleştirilmektedir. Korozyona uğramış, nervürsüz demir kullanılan binalar büyük tehlike arz eder. Yeni yapılan binalar ise yapı denetim sistemiyle kontrol edilir. Ancak projenin doğru olması yetmez, uygulamanın da doğru olması gerekir. Sahadaki denetim mekanizmaları sıkı tutularak yapı güvenliği sağlanır.
Mimar Sinan’ın Eserleri ve Deprem Dayanımı
Mimar Sinan, sadece bir mimar değil, aynı zamanda dahi bir mühendistir. Edirne’deki şaheseri Selimiye Camii, bu nedenle yüzyıllardır depremlere meydan okur. Sinan, yapının zeminini güçlendirmek için kazıklar kullanmıştır. Hatta, temel oturmasını beklemiştir. Ayrıca yapının esnek davranmasını sağlayan teknikler uyguladığı rivayet edilir. Selimiye Camii’nin üstün yapısal özellikleri, dolayısıyla deprem mühendisliği açısından önemli teknik veriler sunmaktadır. Kubbe ağırlığını paylaştıran kemer sistemi, çünkü sarsıntı enerjisini sönümler.
Sinan’ın eserlerindeki harç karışımları bile özeldir. Horasan harcı adı verilen bu malzeme, esneklik sağlar. Tarihi köprüler de benzer bir mühendislik harikasıdır. Meriç ve Tunca üzerindeki köprüler, nehir tabanındaki zorlu koşullara rağmen ayakta kalır. Günümüz mühendislik çalışmalarında, Mimar Sinan’ın teknikleri analiz edilerek örnek alınmaktadır. Onun bu nedenle “yapıyı zemine uydurma” prensibini örnek alırız. Tarihi yapıların restorasyonunda fakat özgün malzemeyi koruruz. Tarihi dokuya ve statik dengeye zarar verebileceği için, restorasyonlarda betonarme eklemelerden kaçınılmalıdır.
Modern Konutlar ve Edirne Deprem Riski Önlemleri
Edirne’nin yeni yerleşim bölgeleri hızla gelişir. Bu bölgelerde yüksek katlı siteleşme yaygındır. Modern konutların deprem güvenliği, 2018 Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’ne göre sağlanır. Bu yönetmelik, zemin sınıfına göre tasarım yapılmasını zorunlu kılar. Mühendisler statik projeleri hazırlarken Edirne’nin ivme değerlerini kullanır. Perde beton kullanımı, binanın yatay yüklere karşı direncini artırır. Yeni projelerde, taşıyıcı sistemdeki perde beton kullanım oranına dikkat edilmektedir.
Ayrıca “Bitişik Nizam” yapılaşma risk oluşturur. Binaların deprem sırasında birbirine çarpması hasarı artırır. Edirne merkezde bu tür yapılar mevcuttur. Kentsel dönüşüm projelerinde, yapısal güvenliği artırmak (çekiçleme etkisini önlemek) amacıyla ayrık nizam yapılaşma teşvik edilmektedir. Eski binaların yenilenmesi sürecinde devlet teşvikleri önemlidir. Vatandaşlar, riskli yapı tespiti yaptırarak süreci başlatır. Şehirdeki hasar riski ve yapısal kırılganlık, ancak yapı stoğunun yenilenmesiyle azaltılabilir. Güvenli ev, huzurlu yaşam demektir.
Afet Hazırlığı ve Toplumsal Bilinçlenme
Depremi önleyemeyiz ancak hazırlıklı olarak hayatta kalırız. Afet bilinci, sadece devletin değil, aynı zamanda bireyin de sorumluluğundadır. Edirne halkı, bu nedenle, deprem riskinin farkında olmalıdır. Eğitim çalışmaları da bu farkındalığı artırır. Okullarda, iş yerlerinde ve mahallelerde düzenli tatbikatlar yaparız. Çünkü, tatbikatlar, panik anında doğru refleksi vermemizi sağlar. Hatta, “Çök-Kapan-Tutun” hareketi hayat kurtarır. Bölgedeki sismik gerçeklik, kısacası sürekli hazırlıklı ve bilinçli olmayı gerektirir.
Bunun yanı sıra, kurumlar arası koordinasyon da hayati önem taşır. AFAD, Belediye, Sağlık Müdürlüğü ve İtfaiye dolayısıyla ortak planlar yapar. Olası bir depremde kimin ne yapacağı bellidir. Haberleşme altyapısının kesintisiz çalışması için yedek sistemler kurarız. Enerji hatlarının güvenliği sağlanır. Ayrıca, doğalgazın otomatik kesilmesi yangın riskini önler. Bölge genelinde sonuç olarak bütünleşik ve koordineli bir afet yönetim sisteminin kurulması hedeflenmektedir.
Bireysel Önlemler ve Deprem Çantası
Her evde bir deprem planı olmalıdır. Çünkü, eşyaların sabitlenmesi en basit ve etkili önlemdir. Gardıroplar, vitrinler ve raflar duvara monte edilir. Aksi takdirde, sarsıntı anında devrilen eşyalar yaralanmalara neden olur. Ayrıca, her bireyin bir deprem çantası olmalıdır. Bu çanta, çıkışa yakın bir yerde hazır bekler. Çantanın içinde yani ilk 72 saat hayatta kalmayı sağlayacak malzemeler bulunur. Örneğin, su, kuru gıda, fener, pil, düdük ve ilk yardım malzemeleri temel ihtiyaçlardır.
Bununla birlikte, deprem çantasındaki malzemelerin son kullanma tarihleri periyodik olarak kontrol edilmeli ve mevsim şartlarına uygun giysiler eklenmelidir. Çantada ek olarak önemli evrakların kopyaları bulundurulmalı; ayrıca iletişim kesintilerine karşı pilli bir radyo eklenmelidir. Edirne deprem riski karşısında bireysel hazırlık, toplumsal direnci artırır. Sonuç olarak, hazırlıklı olan aileler, panik yapmadan süreci yönetir.
Toplanma Alanları ve Acil Durum Planlaması
Deprem sonrası güvenli bölgelere ulaşmak hayati önem taşır. Edirne Valiliği ve Belediyesi, toplanma alanlarını belirler. Bu alanlar parklar, okul bahçeleri ve açık meydanlardır. Vatandaşlar e-Devlet üzerinden en yakın toplanma alanını öğrenir. Toplanma alanlarına yönlendirici tabelalar asılarak halkın bilgilendirilmesi sağlanır. Toplanma alanlarının yapılaşmaya açılmaması gerekir. Bu alanlar afet anında çadır kentlere dönüşür.
Acil durum planlamasında lojistik depolar da önemlidir. Battaniye, çadır, ısıtıcı gibi malzemeler bu depolarda stoklanır. Edirne’nin sınır kenti olması, uluslararası yardım alma potansiyelini artırır. Afet durumunda yerel kaynakların etkin kullanımına dayalı, kendine yetebilen lojistik planlamalar yapılmaktadır. Tahliye yolları sürekli açık tutulmalı ve olası kapanmalara karşı alternatif güzergahlar önceden belirlenmelidir. Afet risk yönetiminde, ulaşım ve lojistik planlaması kilit rol oynamaktadır. Köprülerin sağlamlığı, tahliye için kritik önem taşır. Hazırlıklar en kötü senaryoya göre yapılarak, olası afetlerin minimum hasarla atlatılması amaçlanmaktadır.
Youtube videolarımızı izlemek için buraya tıklayabilirsiniz.
Daha fazla bilgi almak ve bizimle iletişim kurmak için buraya tıklayabilirsiniz.

